Page 263 - 6. yılında ombudsmanlık web
P. 263

direkt. Merkezden, Sayıştaydan o denetçi arkadaş, denetleyen bir hanımefendiydi,
            “Kaymakam Bey, böyle bir harcama yapmış, nedir bu?” dedim ki: Doğrudur, usulüne
            uygun yapılmıştır ama bir protokolle yapılmıştır. Dolayısıyla belediye bu konuda bi-
            zatihi bu protokol çerçevesinde harcama yaptığı için harcama doğrudur. “Peki, sana
            inanıyorum.” dedi, telefonu kapattı ve konu kapandı. Yani bu kamu denetçiliğinin o
            hakkaniyet ve vicdani felsefesi zaman zaman insanlarımızın içerisinde var ama çok
            kararlı, kendine güvenmek ve sorumluluk yüklenme bilincini de, anlayışını da berabe-
            rinde getirecek bir şeydir.

               Şimdi, bunlara özellikle vurgu yapmak istedim ki bizim bugünkü anlayışımıza, fel-
            sefemize, KDK’nin içeriğine uyduğu için ben bunları anlatmak istedim. Fakat işin ba-
            şında, sabahleyin en çok bahsedilen kamu denetçiliğinin nereden kaynaklandığı, esin
            kaynağı konusunda çok güzel ifadeler, anlattılar oldu; Osmanlı dönemi, Selçuklu dö-
            nemi ama bu kamu denetçiliğinin esas kaynağı, benim kanaatimce, İslam tarihinden
            de bildiğimiz kadarıyla ta Hazreti Ömer’e kadar dayanır ve Hazreti Ömer’in bir sözü
            vardır: Dağdaki kuzunun kurt tarafından kapılmasındaki hissettiği sorumluluk devlet
            başkanının sorumluluğunu ilk sözlü olarak, daha evveli belki tarihte söylenmiş olabilir
            ama bizim kaynaklarımızda, bize ulaşan temkinlerde…

                    BAŞKAN
               – “Dicle’de dir kurt aşırsa koyunu, gelir adli ilahi, sorar Ömer’den onu.” Yani Me-
            dine’de oturacak, Dicle’nin kenarında kurt kuzuyu yiyecek ve idareci ondan sorumlu
            olacak. Öyle bir toplumda ombudsmana gerek var mı?

                    KAMU DENETÇİSİ
                   SADETTİN KALKAN
               – O dönemden başlayan ombudsmanlık felsefesi anlayışı Selçuklu Dönemi’nde bir
            divan olarak sultanın adına başlayan toplantılar şeklinde gelen mektupların incelen-
            mesi ve o mektuplara verilen cevaplar. O mektuplara verilen cevaplar o zaman tavsiye
            niteliğinde değildi tabii ki şüphesiz Çünkü kral adına yapılan bir toplantı yani sultan
            adına yapılan bir toplantıda sultanın bizatihi eğer idareci o diyarda yanlış yapmışsa o
            idareciye talimat şeklindeydi ki uymamak veya işte yönetmeliğe uyuyor mu, kanuna
            uyuyor mu diye bir takdir etme veya muhakeme etme şansı ve takdir hakkı, yüküm-
            lülüğü yoktu. Doğrudan gelen sultanın emridir ve o uygulanacaktır. Daha sonra da
            Osmanlı Dönemi’nde de gelen mektuplar -sabahleyin bahsedildi- bir deftere kayde-
            dilmeye başlandı ve Divan-ı Hümayun dediğimiz bir divanda ele alınmaya başladığı,
            bizatihi padişahın başkanlık yaptığı bir sistem ve bir uygulama var. Dolayısıyla, bura-




                                                                   14 ŞUB A T 2019  261
   258   259   260   261   262   263   264   265   266   267   268