Page 134 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 134
2. GÜN
olan Şeref Malkoç Bey’e nazik davetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Ay-
rıca bir süre önce başladığı bu görevinde kendilerine diğer Kamu Denetçileri
ile birlikte başarılar diliyorum.
Gerçekten Kamu Denetçiliği Kurumu çok önemli bir sempozyuma bugün
ev sahipliği yapıyor. Göç ve mülteciler meselesi sadece Türkiye’nin değil
dünyanın en yakıcı meselelerinden biri. Bu nedenle sempozyumda emeği
geçen, organizasyonda emeği geçen tüm çalışanları tebrik ediyorum.
Hepimizin bildiği ve günlük hayatta karşılaştığımız çok basit bir tespitle baş-
lamak istiyorum. Toplumsal hayatta çeşitlilik esastır, farklı dinden, inançtan,
ırktan, farklı ideolojilerden, dünya görüşlerinden insanlarla toplumda birlik-
te yaşıyoruz. Bu birlikte yaşama bir tercih ya da iyi ya da kötü değerlendir-
mesi değil sosyolojik gerçekliktir. Toplumsal hayata hâkim olan çeşitliliğin
yönetimi farklılıkların yönetimi ise siyaset ve anayasa teorisinin en kadim
ve en çetrefilli sorunlarının başında gelmektedir. İnsan haklarına dayanan
demokratik hukuk devletinin en önemli amacı farklılıkların bir arada yaşatıl-
masıdır. Bunun da ön şartı; bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi inanmayan,
aynı dili konuşmadığımız kişilerle kısacası ötekiler ile sağlıklı bir ilişki kurabil-
mek ve birlikte yaşayabilmektir. Biraz sonra başlayacak panelin konusunu
oluşturan yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslam karşıtlığı gibi kavramlar fark-
lılıkların yönetiminde dikkate alınması ve aslında tedavi edilmesi gereken
tutum ve davranışlardır. Bunlar esasen ontolojik düzeyde benmerkezci bir
anlayışın patolojik bir ben- öteki ya da biz-ötekiler ilişkisinin yansımalarıdır.
Yabancı düşmanlığı yerli olanın sonradan gelene ve farklı olana karşı besle-
diği olumsuz duyguları ifade eder. Yabancı ötekidir, bizim gibi düşünmeyen,
yaşamayan, kısacası farklı olandır. Açıkça ifade etmek gerekir ki, özellikle
bugünkü Batı dünyası toplumsal ve siyasi hastalıklardan muzdariptir. Öteki-
ne yaşama hakkı tanımayan bu hastalıklı anlayışların her geçen gün zemin
kazanması insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerlere ve
bu değerlerin biçimlendirdiği siyasal sistemlere yönelik en büyük tehdittir.
Kısacası yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamafobi çağımızın kara ve karanlık
yüzüdür.
Yabancı düşmanlığı uzun bir geçmişe ve tarihsel köklere sahiptir. Geçen
yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğunlaşan Batı’ya göç ve özellikle 11 Eylül
2001 terör saldırıları bu hastalıkların yaygınlık kazanmasında etkili olmuştur.
Batı’ya göç, tarihsel ve kültürel köklerde mevcut olan yabancı düşmanlığı,
ırkçılık, ayrımcılık ve İslamafobiyi yeniden canlandırmıştır. Yabancı düşman-
lığı, ırkçılık ve İslam karşıtlığının yansımalarını her gün ajanslara düşen ha-
berlerden izleyebiliyoruz. Camilerin kundaklanması, Müslümanların öldü-
132