Page 135 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 135
2. GÜN
rülmesi, başörtülü kadınların saldırıya maruz kalmaları ve Müslümanların
kutsallarına hakaretler İslamafobik davranışların tipik yansımalarıdır. Bu
davranışlar gereği gibi cezalandırılmadığı da modern Ku Klux Klan’ları ce-
saretlenmektedir.
Saygıdeğer Konuklar, yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla mücadelenin yolu
insan odaklı bir anlayışın toplumsal ve siyasal alanda hâkim kılınmasından
geçmektedir. Bu anlayışın Doğu’da da Batı’da da çok güçlü kökleri olduğu,
güçlü geleneklere dayandığı bilinmektedir. İngiliz Şair Rudyard Kipling meş-
hur şiirinde Doğu’nun ve Batı’nın arasındaki mesafenin kapanmayacağını
söyler ve der ki, “Doğu doğudur, Batı da batı ve bu ikisi hiçbir zaman bir araya
gelmeyecektir. Ta ki yer ve gök tanrının büyük hüküm kürsüsünde hazır bulu-
nana kadar.” Ancak Kipling’e inat Doğu ve Batı’nın insan odaklı anlayışta bir-
leşebileceği söylenebilir. Zira bu konuda dünyanın iki yanında da zengin bir
tarihsel ve kültürel birikime sahibiz. Bu toprakların ruh köklerini oluşturan
Yunus Emre, Mevlana ve Hacı Bektaşi Veli gibi düşünürler, insanı merkeze
alan hoşgörü ve sevgiyi topluma hâkim kılmaya çalışan mesajlarıyla birlikte
yaşama kültürüne eşsiz katkılarda bulunmuşlardır. Hacı Bektaşi Veli, “Haki-
katin ikinci makamı yetmiş iki milleti ayıplamamaktır” der. Yunus Emre’nin
“Yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü” sözü, Mevlana Celalettin Rumi’nin
“Ne olursan ol yine gel” çağrısı aynı hakikate işaret ediyor.
Peki, nedir bu hakikat? Bu hakikat, insanın kendi içinde değer olduğu dola-
yısıyla değerli olduğu, bir araç olmadığı ve tam da bu nedenle saygıyı, hoş-
görüyü hak ettiği gerçeğidir. Doğu gibi Batı da homojen değildir, yabancı
düşmanlığı, ırkçılık ve İslamafobiyi üreten, besleyen düşünceler yanında
hoşgörüyü ve çoğulculuğu savunan güçlü gelenekler de vardır. Ünlü Filo-
zof Kant, bu geleneğin en önemli temsilcilerinden biridir, Kant 1795 yılında
kaleme aldığı Ebedi Barış adlı makalesinde misafirperverlik hakkından bah-
seder. Buna göre bir yabancı kendi toprağından başka bir yere gittiğinde
düşman muamelesi görmeme hakkına sahiptir. Dolayısıyla bir şekilde sınır-
larımızdan içeriye giren yabancılara bir iyilik ya da hayırseverlik gereği değil,
onların haklarına saygı gereği düşmanca davranmama yükümlülüğümüz
vardır. Kant’ın misafirperverlik hakkı bugün özellikle mülteciler bağlamında
günceldir. Türkiye, üç milyondan fazla mülteciye kapısını ve yüreğini açarak
aslında ötekinin misafirperverlik hakkının korunmasına tarihi bir katkı yap-
maktadır. Buna karşılık maalesef Kant’ın torunları, O’nun misafirperverlik
hakkına ilişkin düşünsel mirasına tam olarak sahip çıkamıyorlar.
Batı’da birçok ülkede mülteciler, sınırlardan içeri girmemesi gereken virüs
muamelesi görüyor. Kimi yerde bu kişilerin paralarına el konuluyor, kimi
133