Page 136 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 136
2. GÜN
yerde kontrol amaçlı bileklik takılıyor, kimi yerde de sadece belli bir dine
mensup olanlar kabul ediliyor. Dahası sınırları geçmek isteyenlerin vurulma-
sı gerektiğini söyleyenler bile çıkabiliyor. Diğer yandan da mültecilerin Ba-
tı’ya doğru umut yolculuğu, hepimizin şahit olduğu trajedilere dönüşüyor.
Denizi geçmek isteyen insanlar boğuluyor, kıyılara çocuk cesetleri vuruyor.
Aslında kıyıya vuran ötekinin yüzüne yansıyan insanlığın cesetleridir. Kıyıya
vuran bu cesetler kalbi sökülmüş bir çağın utanç görüntüleridir ve bu gö-
rüntüler insanlığın suçüstü halidir.
Değerli Konuklar, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslam karşıtlığını besleyen
en önemli unsurlardan biri “nefret” söylemidir. Kapsamı konusunda bazı
tartışmalar olmakla birlikte ulusal, ırkçı ve dinsel temelli nefret söylemi,
insan haklarıyla ilgili uluslararası belgelerde açıkça dışlanmıştır, yasaklan-
mıştır. Sözgelimi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, nefret söylemini ifade
özgürlüğünün koruması kapsamında görmemektedir. Aynı şekilde Türk
Anayasa Mahkemesi de hoşgörü ve insan onuruna eşit saygının demokratik
çoğulcu toplumun temellerini oluşturduğunu, bu nedenle demokrasilerde
hoşgörüsüzlük temelinde nefreti yayan, teşvik eden, yücelten veya haklı
gösteren tüm ifade çeşitlerini cezalandırmanın ve hatta bunları önlemenin
gerekli olabileceğini kararlarında vurgulamaktadır. Nefret söylemi, insan
hakları ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik toplumu dinamitle-
mektedir. Bu nedenle nefret söylemiyle kültürel, toplumsal, siyasal ve hu-
kuksal tüm alanlarda kararlılıkla mücadele edilmelidir. Bu bağlamda küresel
bir boyut kazanan terör ve terörizm ile mücadelede kullanılan dile olduk-
ça dikkat edilmelidir. İslam ve terörü yan yana getiren, teröre sıfat olarak
İslam’ı seçen söylemlerden kaçınmak gerekir. Bu tür söylemler İslamafobi
endüstrisini güçlendirmektedir. Unutmayalım ki terör, faillerinin dininden,
ırkından ve siyasi görüşünden bağımsız olarak çok kültürlü ve çoğulcu bir
demokratik toplum idealinin önündeki en önemli engellerden biridir. Diğer
yandan insan haklarının evrenselliği, bu hakların sadece bizim gibi olanlar
için değil farklı olanlar için de geçerli olduğunu kabul etmeyi zorunlu kılmak-
tadır. İnsan haklarının öznesi, vatandaş değil insandır. Evrensel ve bölgesel
insan hakları sözleşmelerine baktığınızda insan haklarının öznesinin “her-
kes” olarak ifade edildiğini görebilirsiniz. Aynı şekilde bizim Anayasamızda
da bazı siyasi haklar dışında seçme ve seçilme hakkı gibi, temel hak ve öz-
gürlüklere ilişkin hükümler “herkes ya da hiç kimse” ibareleriyle başlamak-
tadır. Bu da temel hak ve özgürlüklerden vatandaş olsun olmasın herkesin
prensipte yararlanabileceğini ifade etmektedir.
134