Page 168 - KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
P. 168

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU

              Sadece  geçici  koruma  kapsamında  olan  Suriyelilerin  sayısı  bile  80.810.5257  olan  Türkiye
              nüfusunun % 4,22’sine tekabül etmektedir. Diğer ifadeyle, GK kapsamındaki Suriyelilerin sayısı,
              aralarında  Ermenistan,  Katar,  Bahreyn,  Moğolistan,  Cibuti,  Slovenya,  Makedonya,  Litvanya,
              Letonya, Estonya, Lüksemburg, Malta ve İzlanda’nın da bulunduğu birçok ülkenin nüfusundan daha
              fazladır.

              29 Nisan 2011 tarihinde 252 kişilik Suriyeli kafilenin ülkemize giriş yaptığı andan bu zamana kadar
              ilgili  tüm kamu kurum ve kuruluşlarımız üzerlerine düşen görevleri  büyük bir özveriyle  yerine
              getirmişlerdir.  Bu  rapor  çalışması  ile  ise  kırılgan  da  olsa  dünyanın  başka  hiçbir  ülkesinde
              başarılamayacak  olan  yüksek  bir  toplumsal  kabul  düzeyi  ile  merkezde  ve  yerelde  idarenin
              olağanüstü  çabalarına,  neredeyse  bütünüyle  Türk  toplumunca  karşılanan  ve  “26  milyar  ABD
              Dolarını aşan” maliyete ve ortaya konulan fedakârca çabalara rağmen, süreç yönetiminin yeniden
              değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik bütüncül politika önerilerinin ortaya konulması konularına
              katkı verilmeye çalışılmış; diğer ifadeyle, kitlesel akına cevap olarak oluşturulan geçici koruma
              sisteminin,  mevcut  durum  ve  gelecekteki  olası  gelişmeler  dikkate  alınarak,  rapor  sonunda  yer
              verilecek tespit ve öneriler çerçevesinde daha da geliştirilmesi hedeflenmiştir.

              Anılan raporun, anayasal bir kurum olan KDK tarafından hazırlanması, süreç yönetimi bakımından
              eksikliği hissedilen bütüncül bir tabloyu ortaya koyma çabası olarak nitelenebilir. Bu bağlamda,
              2011’den  bu  yana  tüm  kamu  kurumlarını  ve  bütün  hizmet  alanlarını  kapsayacak  bir  çalışma
              gerçekleştirme imkânı da ortaya çıkmıştır. Böylece, KDK’nın tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla
              yakın ilişki içinde çalışmasından da yararlanılarak, konuyla ilgili kapsayıcı bir resim ortaya koyma
              çabası  içine  girilmiştir.  Bahse  konu  özel  rapor  çalışması,  bir  taraftan  süreç  konusunda  kamu
              kurumlarının ülkemizde de uluslararası camiada da hakkı teslim edilen olağanüstü ve son derece
              başarılı çabalarını ortaya koyarken, diğer taraftan da “milletin vicdanı ve savunucusu” olmak hasebi
              ile yapılması gerekenleri de bir bütünlük içinde değerlendirmeye çalışmıştır.

              “Türkiye’deki  Suriyeliler”  özel  raporunda  Suriyelilere  yönelik  “geçici  koruma”  sistemine
              odaklanılmış; bununla birlikte, mevcut yasal çerçevenin iç içe geçmiş koruma sistemlerini ve yasal
              çerçevede  Suriyelilerin  hangi  noktada  durduğunun  anlaşılabilmesi  için  “uluslararası  koruma”
              rejimine  de  değinilmiş;  bu  bağlamda  ise  dünyadaki  ve  ülkemizdeki  tarihsel  süreci,  mevzuat
              gelişimini  ve  temel  kavramları  zorunlu  olarak  ele  almıştır.  Öte  yandan,  ülkemizde  bulunan
              “uluslararası koruma başvuru/statü sahiplerinin, diğer ifadeyle İran, Irak, Afganistan, Somali vd.
              ülkelerden uluslararası koruma arayışıyla ülkemize sığınan kişilerin özel durumları ile bu kişilere
              yönelik hizmetler ve uygulamalar özel raporun kapsamı dışında tutulmuştur.

              Raporda  çok  gerekli  olmadıkça,  başka  ülkelerin  “neleri  yapamadıkları”na  değinilmemiş;  onun
              yerine, Türkiye’nin yaptıkları ile yapması gerekenlere odaklanmaya çalışılmıştır. Ancak, Suriye
              krizi ile daha belirgin bir biçimde ortaya çıkan, özellikle gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin mali
              ve insani yük paylaşımında gösterdiği isteksizliği, yani dayanışma eksikliğini birkaç cümleyle de
              olsa  belirtmek  kaçınılmaz  olmuştur.  Nitekim  2011  yılında  yaşanan  gelişmeler  sonrasında
              Türkiye’de 3.4 milyondan fazla, Lübnan gibi nüfusu 6.1 milyon olan bir ülkede ise 1 milyona yakın
              Suriyeli kişi koruma altına alınmışken, 1000-2000 mülteci barındırmayı bile ülkenin en önemli
              sorunu gibi ortaya koyan ve uluslararası koruma arayan bu kişilere kapılarını sıkı sıkıya kapatan
              bazı  “gelişmiş”  ülkeler,  2011  sonrasında  yaşanan  krizin  bir  mülteci  krizinden  çok,  küresel  bir
              dayanışma, hatta vicdan krizi olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. “Açık kapı politikası”nın sadece
              Suriye’nin komşusu ülkelere yıkıldığı bu süreç, insanlığın vicdanında son derece kötü tecrübeler ve
              izler bırakmıştır.





                                                                                     2018 6 AYLIK FAALİYET RAPORU
                                                                                                              167
   163   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173