Page 35 - geri itme ozel raporu son
P. 35
GİRİŞ
Dünya, günümüzde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük göç akını ile karşı karşıyadır. Türkiye,
özellikle Suriye İç Savaşı sonrası yerinden edilmelerle oluşan kitlesel göç dalgasıyla birlikte en fazla
Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Doğusunda ve batısında bulunan ülkeler
arasında köprü konumunda olan Türkiye, özellikle son yıllarda, doğusunda ve güneyinde ortaya çıkan
çatışma ve istikrarsızlıklar nedeniyle, Suriyeli sığınmacılara ek olarak çeşitli bölge ülkelerinden yayılan
düzenli ve düzensiz göç hareketleri için çekim merkezi haline gelmiştir.
Türkiye’nin ekonomik, sosyo-kültürel ve demografik yapısını derinden etkileyen göç konusu, genel
olarak devletlerin ve uluslararası örgütlerin gündeminde üst sıralarda yer alıyor olsa da, meselenin
daha çok güvenlik ekseninde ele alındığı görülmektedir.
Göçmen ve mülteci olgusu ile terör olayları arasında paralellik kurma çabalarının artışa geçmesiyle
birlikte toplum ve yönetimlerde yabancı düşmanlığının etkisini gittikçe arttırması, konunun insani yö-
nünün gittikçe göz ardı edilmesine yol açmaktadır. İnsanları ülkelerini terk etmeye zorlayan sebepler
ile uzun ve meşakkatli göç yollarının ve bu yollardaki her türlü tehlikenin ve ölümün göze alınmasına
sebep olan nedenlerin göz ardı edilmesi, 2015 yılında Akdeniz’de yaşanan kayıplar gibi, günümüzde
de Ege Denizi’nde büyük insani trajedileri ortaya çıkarmaktadır.
Ekonomik çıkarlar adına çatışmaların körüklendiği, etnik, dini ve mezhepsel gerilimlerin tırmandırıldı-
ğı politikalar, yaşanan krizin ana sebepleridir. Göçü yönetme ve buna neden olan etkenlerle mücadele
etmek yerine her ne pahasına olursa olsun göçü engelleme politikalarına odaklanılması ve bu güven-
lik politikalarının her geçen gün daha gayriinsani bir hal alması ise başta yaşam hakkı olmak üzere
temel insan haklarının ihlaline yol açmaktadır.
Derme çatma botlarla hayatlarını tehlikeye atmayı, göç yollarındaki aşağılayıcı muameleleri ve başka
ülke topraklarında hapishaneleri andıran kamplarda gayriinsani şartlarda yaşamayı göze alan insanları
göçe zorlayan sebeplerin giderilmesine yönelik politikalar geliştirilmeden zorunlu göç hareketlerinin
önlenebilmesi mümkün gözükmemektedir. Sınırların korunması adına her geçen gün yeni insan-
lık dışı metotlar geliştirilmekte, üstelik geri itme uygulamaları ile trajik ölümler dahil doğacak
her türlü insanlık dışı sonuç da göze alınmaktadır. Endişe verici olan ise bizzat kamu görevli-
leri tarafından yapılan bu insanlık dışı uygulamaların yıllarca insan hakkına ilişkin temel de-
ğerleri savunan ve insan hakkına ilişkin temel sözleşmelere imza atan devletler tarafından
görmezden gelinmesidir. Bu uygulamaların sınır güvenliği gerekçesiyle yöneticiler tarafından
savunulması ise endişenin boyutunu artırmaktadır.
33