Page 54 - ilitam-dergisi
P. 54

İLİTAM DIN EĞITIMI VE ILAHIYAT LISANS TAMAMLAMA PROGRAMI






               tahsil hayatımla birlikte altmış beş yıldan beri bu mesleğin içindeyim. Bu mes-
               leğin böyle pek ısmarlama interaktif sistemle öğrenebilecek, o alanda maharet
               sahibi olunabilecek bir meslek olarak, meslek olarak söylüyorum, bilgi edinmek
               başka şeydir, edinilebilecek bir meslek olmadığını gün geçtikçe daha çok, daha
               yakinen müşahede ediyorum. Bu meslek, temelden eğitim ve öğretimi gerekti-
               ren, ciddiyet isteyen önemli bir meslektir. Mesela, şifahi, yüz yüze birçok dersin
               mutlaka icra edilmesinin gerekli olduğunu isteyen bir meslektir. Kur’an-ı Kerim’i
               nasıl öğreteceksiniz? Arap dil ve edebiyatını nasıl öğreteceksiniz? Diğer temel
               dersleri, tefsir olsun, hadis olsun, İslam hukuku, İslam fıkhı olsun, bu dersleri na-
               sıl öğreteceğiz? Bunlar hepsi tartışma konusu önemli konulardır.  Bu bakımdan,
               ben örgün eğitimden yanayım ta baştan beri. Mesela, açıköğretim, muhterem
               hocam belirttiler, ilk teşebbüsleri sadece imam-hatip lisesi seviyesinde kalma-
               sın, bizim din görevlilerimiz, hiç olmazsa bunlara bir yüksek seviye kazandıralım
               diye ilahiyat yüksek okullarını açmışlardı benim hatırladığım, çok hüsnüniyete
               başlatılmış bir uygulamaydı. Hatta kendisine o zaman sorduğum soruya verdiği
               cevap da köyde bulunan bir öğretmen eğer eğitim enstitüsü mezunuysa ki
               o zaman eğitim enstitüleri vardı biliyorsunuz, öğretmenler oradan yetişiyordu,
               bizim imam efendi de mutlaka o seviyedeki bir okuldan mezun edilmesi lazım
               ki etkin olsun. Çok takdir etmiştim. Şöyle bir şey vardı: Görevlilerine izin vermek
               suretiyle, iki yıl maaş alıyor ve izinli olarak okuyorlardı, çok takdire şayan bir şey-
               di. Şimdi İLİTAM eğitimi veriyoruz, biz de başladık, zaten Erzurum’da başlatmış-
               tık ben oradayken, şimdi Bayburt’ta da başlattık. Şöyle bir şey koyduk, biz bir
               yönerge hazırladık: Gerek vize sınavlarında ve gerekse dönem sonu sınavların-
               dan bir hafta önce elemanlar gelsinler, hocalarıyla yüz yüze bir eğitim öğretim
               yapsın, hocaları tanısın, fakülteyi tanısın, anfiyi tanısın, hangi hocadan ne aldı-
               ğını bir görsün. Benim için Bayburt Üniversitesi ya da Atatürk Üniversitesi fark
               etmez. Benim otuz sekiz yıl emek verdiğim bir üniversite Atatürk Üniversitesi,
               bu işlerin bütün temeli oradan başlamıştı. Tanımış olsun dedik. Efendim, nere-
               deyse isyan edecekler hepsi “Biz niye geleceğiz?” Yahu, bir haftalığına gel, yüz
               yüze ders yap, imtihanını yapalım, geri gönderelim. Buna tahammül edemiyor
               arkadaşlarımız, ben üzülüyorum. Geldikten sonra da kısmen iyi oldu, iyi ki gel-
               mişiz diyorlar.

                  Bakın, şunu ifade edeyim: Ben siparişle eğitime karşı olan birisiyim. Bir dö-
               nemler eğitim enstitülerinden kırk günlük muallimler yetiştirildi, hatırlarsınız siz



            54   OCAK 2020
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59