Page 31 - kdk-sempozyum-1
P. 31
tur. Ancak siyasi tecrübe olarak ifade edeyim ki, adına en çok yalan söylenen
kavramlar da bunlardır. Bunlar adına bugün büyük yalanlar söyleniyor. Biraz evvel
Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi 100.000’den fazla insan, sınırlarımızın
hemen öbür tarafında hayatını kaybetti. 5.000.000 insan yerinden, yurdundan
edildi. Şimdi göçmen mülteci olarak en temel, en basit insan hakları bile bu-
gün buralarda geçerli değil, ama kimsenin vicdanı sızlamıyor. O, en büyük Om-
budsman dediğim Ombudsman da görevini yapmıyor: “vicdan”. Şimdi 100.000
insan ölmüş, yaşadığımız şu garipliklere bir bakın; ilk defa olmuyor, son defa bir
kimyasal gaz kullanılıyor ve 1.300’den fazla insan ölüyor. Hemen bir hareketlilik
başlıyor ama geldiğimiz nokta itibariyle izahı mümkün olmayan, en büyük Om-
budsman dediğimiz vicdanın kabul edemeyeceği bir insanlık çelişkisi de yaşa-
nıyor. Sonuçta 100.000 insan ölürken ses soluk yok, kimyasal silah kullanılınca
bir hareketlilik var. Bunun ne olacağı da belli değil. Bir kısım ülkeler geri vitese
taktı, bahaneler aranıyor. Şimdi şu mudur? Hangi Ombudsman bunu kabul ede-
bilir? Kimyasal silah ile öldüremezsin ama şehirleri bombalayabilirsin, roket kul-
lanabilirsin, tank kullanabilirsin, top kullanabilirsin, helikopter kullanabilirsin, en
modern konvansiyonel silahları kullanabilirsin. Bu şekilde öldürmekte hiçbir beis
yok, ama kimyasal silah kullanamazsın!
Şimdi hangi Ombudsman kabul eder ki, “ben öldükten sonra ha kimyasal silah
ile ölmüşüm ha makineli tüfekle veya yukarıdan atılan bombayla”. Böylesine çe-
lişkili bir dünyada böylesine ikiyüzlü bir dünyada, şimdi bu toplantının başlığı
olan insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü nerede bulacağız? Bun-
lar sanal kavramlar mı yoksa hakikaten özümsenmesi, benimsenmesi, bir ortak
payda haline getirilmesi gereken kavramlar mı? Biz Türkiye olarak, bu ikincisinin
olduğuna inanıyoruz. Eksikliklerimizin olduğunu biliyoruz ve bunu düzeltmeye
uğraşıyoruz ama Türkiye’nin tek başına bu sıkıntıları ortadan kaldırmaya imkânı
yok. Bir ortak tavra, bir ortak vicdana ihtiyaç var. Onun için belki resmi anlamda
bu söylediklerimi şikâyet edebileceğim bir uluslararası Ombudsman da yok. Eğer
bu kurumlar biraz daha anlamlı hale gelecekse, saygın kişiler olan Ombudsman- I. Uluslararası Kamu Denetçiliği (Ombudsmanlık) Sempozyumu
ların resmi görevlerinin yanında bu söylediğimiz çığlıklara da kulak vermelerine,
kendi ülkelerinde, kendi bölgelerinde tüm insanlığın ızdırabını, acısını dindirecek
bir ortak tavrı ortaya koymalarına ihtiyaç vardır diye düşünüyorum.
Ümit ederim ki bunlar “sanal kavramlar, sanal hedefler” olmaktan çıkarak yaşan-
ması gereken, erişilmesi gereken hedefler haline gelir. Bu düşünce, inanç, beklenti
ve temenni ile hepinize saygılar sunuyor, toplantının başarılı geçmesini diliyorum,
sağ olun.
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU 31