Page 64 - Türkiye'deki Suriyeliler - Özel Rapor
P. 64

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU




            insanların bir takım haklardan faydalanması gerektiğini, diğer ifadeyle mültecilere
            yardımın sadece uluslararası merhametten veya siyasi kazançtan ibaret olmadığını
            göstermiştir. Sözleşme, taraf olan devletlere, en önemlisi sözleşme taraf olan devletlere
            “zulüm” riski olan yere ‘geri göndermeme’ (‘non-refoulement’) prensibi gereğince
            birtakım yükümlülükler getirmiştir. 50

            Öte yandan, BMMYK kurulduğunda ve 1951 Cenevre Sözleşmesi imzalandığında,
            Batı Avrupa hükümetleri, mültecilerin sadece Avrupa’daki komünist rejimlerden kaçan
            kişiler olduğunu düşündüklerinden, 1950’ler boyunca uluslararası toplum sadece
            Avrupa’daki mültecilere odaklanmıştır. Bu nedenle de Sözleşme ilk aşamada, sadece
            “1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar” sonucunda mülteci durumuna düşen
            kişileri kapsamıştır. Bu dönemde, Soğuk Savaş nedeniyle mülteci sorununa öngörülen
            çözüm genellikle üçüncü bir ülkeye yerleştirmek şeklinde olmuştur. 51

            1967 tarihli New York Protokolü’nün imzalanmasıyla ise uluslararası koruma
            alanında yeni bir dönüm noktasına  gelinmiştir. Bu Protokol ile 1951 Cenevre
            Sözleşmesi’nin  “zaman sınırlaması”  kaldırılmış; ayrıca Sözleşmeye  taraf  olan
            birçok ülke “ihtiyari” coğrafi sınırlamasını/çekincesini kaldırarak, nereden geldiğine
            bakmaksızın Sözleşmeyi tüm mültecilere uygulamaya başlamıştır.

            Böylelikle uluslararası koruma rejimi daha evrensel bir boyut kazanmıştır. Bu
            dönem BMMYK’nın dikkatinin Avrupa’dan başka bölgelere kaydığı, yeni bir
            çağın başlangıcı da olmuştur. BMMYK bu dönemde özellikle Cezayir bağımsızlık
            savaşı sırasında Fas ve Tunus’a kaçan mültecilere destek sağlamıştır. 52
            1960’lı ve 1970’li yıllarda ise sömürgeciliğin tasfiyesi ile  ‘mülteci’ kitlesi değişmeye
            başlamıştır.  Avrupa  dışından  gelen  bu  yeni  mülteciler,  birçok  açıdan  1951  Cenevre
            Sözleşmesi’nde öngörülenlerden farklıdır. Büyük kısmı evlerini zulüm korkusu ile değil,
            sömürgeciliğin tasfiyesi sürecinde yaşanan savaş ve şiddet nedeniyle terk etmiştir.

            Çoğu,  ülkeleri  bağımsızlığa  kavuşup  güvenlik  sağlandığında  geri dönmeyi  isteyen
            kişilerdir. Öte yandan, bu dönemle birlikte, uluslararası koruma sistemi mültecilerle tek
            tek ilgilenmek yerine, 1920’li yıllardaki gibi tekrar toplu mülteci akınları ile uğraşmak
            zorunda kalmıştır. Ayrıca bu dönemde, Afrika Birliği Örgütü, 1969 yılında bölgesel
            bir mülteci  sözleşmesi benimsemiş ve mülteci tanımını sadece zulümden kaçanlarla
            50 A.g.e.
            51 Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Ankara Ofisi’nin Jandarma Genel Komutanlığı işbirliğinde
            hazırladığı “Mülteci Hukuku Eğitim CD’si”nin “Uluslararası Koruma” başlıklı 1. Modülü: “Uluslararası Koruma
            Kavramının Ortaya Çıkışı ve Tarihsel Gelişimi” başlıklı Bölüm (Proje Yöneticisi: I. TOKCAN; Hazırlayan: Ç.
            ALP; 2003).
            52 A.g.e.


         64   TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER ÖZEL RAPORU
   59   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69