Page 100 - temel-haklar
P. 100
insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete
uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bu-
lunmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
14) Anayasa’nın yukarıda aktarılan 90. maddesinin 5. fıkrası uya-
rınca; kanunlar ile milletlerarası andlaşma hükümlerinin çatışması
halinde, milletlerarası andlaşma hükümlerinin üstün olacağının dü-
zenlendiği, öte yandan; 6328 sayılı Kanunun yukarıda aktarılan 5.
maddesi uyarınca Kamu Denetçiliği Kurumu’nun idarenin her türlü
eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları hakkında şikayet üzeri-
ne yapacağı incelemede; salt pozitif hukukun ve iç hukukta yer alan
mevzuat hükümlerinin değil, aynı zamanda hakkaniyet unsurunun ve
insan haklarına dayalı adalet anlayışının da referans alınacağı dikkate
alındığında; iç hukukta yer alan kanun ve yönetmelik hükmü ile mil-
letlerarası andlaşma hükümlerinin çatışması durumunda milletlerara-
sı andlaşma hükümlerine öncelik tanınması Anayasa hükmüdür.
15) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 2. fıkrasın-
da; bir suç ile itham edilen herkesin suçluluğu sabit oluncaya kadar
masum sayılacağı belirtilmiş, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin
11. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Bir suç işlemekten sanık herkes,
savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulun-
duğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe
masum sayılır.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasanın 38. maddesinde
de düzenlenmiş olan ve kısaca “masumiyet karinesi” ya da “suçsuzluk
karinesi” olarak anılan bu ilkeye göre; bir suçtan dolayı kovuşturulan
kişinin, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu sayılması
ve suçlu gibi muamele görmesi olanaklı değildir. Masumiyet karine-
si, kişinin suçsuz olduğu varsayımı ile hareket edilmesini gerektiren
temel bir insan hakkıdır. Masumiyet karinesi Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin kararlarında da çoğu kez işlenmiş, sınırları, kapsam ve
içeriği içtihatlarla belirlenmiştir. AİHM, masumiyet karinesi ilkesinin
cezai anlamda bir usul teminatıyla sınırlı kalmayıp, daha geniş kap-
samlı olduğuna ve hiçbir Devlet temsilcisinin bir mahkeme tarafından
mahkûm edilmeden bir kişiyi suçlu olarak gösteremeyeceğine (Fransa
aleyhine Allenet de Ribemont davası), ayrıca masumiyet karinesinin
sadece bir hakim ya da bir mahkeme tarafından değil, başka resmi ma-
kamlar tarafından da ihlal edilebileceğine (Litvanya aleyhine Daktaras
davası) hükmetmiştir. Bu açıdan bakıldığında, masumiyet karinesine
KAMU DENETÇILIĞI KURUMU 95