Page 103 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 103
2. GÜN
sağlamak için Arapça bilen personel istihdamını sağlamış durumdayız ve bü-
tün mültecilerimize de bütün hatlarımızla da hizmet vermeye devam ediyo-
ruz. Arapça ve Türkçe olarak hazırladığımız yayınlarla toplumsal entegrasyon
sürecine de katkı sağlıyoruz. Bakanlığımızca yürütülen aile eğitim program-
larını Arapçaya çevirerek 15 binin üzerindeki Suriyeli aileye de eğitim vermiş
bulunuyoruz. Savaşın getirdiği travmalar, gebelik, doğum süreçleri ise özel
ekipler tarafından takip edilmekte. Evet, mülteciler ülkemize geldiğinden beri
son altı yılda 184 bin bebek gözlerini Türkiye’de dünyaya açtı. Tüm çocukla-
rımız ve kadınlarımız için gerekli sağlık hizmetleri hastanelerimizde ücretsiz
olarak verilmekte, kadınlarımızın ve bebeklerimizin sağlığını yakından takip
ediyoruz. Suriyeli kadınlarımızın gebelik takipleri de hastanelerimizde ücret-
siz olarak yapılmakta. Çeşitli sertifika programlarında 75 bini aşan Suriyeli
yetişkin meslek sahibi oldu. Bakanlığımız aynı zamanda Suriyeli kadınlar için
meslek edindirme kurs hizmeti de vermekte. Türkiye olarak insana yönelik
hizmetlerde hiçbir zaman maliyet hesabı yapmadık. Bu güne kadar devleti-
miz, hükümetimiz 12,5 milyar dolarlık bir bütçeyle Suriyeli mültecilere hizmet
verdi. Ama sivil toplum kuruluşlarımızı, belediyelerimizi ve gönüllülerimizi de
bu işin içine kattığımızda bugüne kadar harcanan toplam para 26 milyar do-
ları geçmiş durumda.
Çok Değerli Katılımcılar, beni etkileyen bir söz var, burada onu paylaşmak
istiyorum; “Savaşta erkekler bir kere, kadınlar ve çocuklarsa her gün ölür.”
Evet, gerçekten mültecilik dramının yol açtığı en büyük mağduriyeti kadın-
larımız ve çocuklarımız yaşıyor. Dünyanın birçok yerindeki mülteci kampla-
rında elverişsiz koşullar altında inanılmaz trajediler yaşanıyor. Salgın has-
talıklar, ilaçsızlık dünyanın birçok mülteci kampında çok büyük bir sorun.
Kadınlar bir yandan babasız çocuklarını büyütmeye çalışırken bir yandan da
istismarın, psikolojik şiddetin kurbanı oluyor. Aynı acıları maalesef çocuklar
da yaşıyor. Ben de bir anneyim, bir anne olarak kimse, hiçbir anne, hiçbir
baba son çare olarak görmedikçe dünyada en kıymetli varlığı olan çocuğu-
nu alıp da azgın suların içindeki botlara binerek farklı bir ülkeye gitmeye
çalışmaz. Sahil Güvenlik Komutanlığımız son iki yılda yaklaşık 130 bin göç-
meni denizden kurtarıp ülkemize getirmiştir. Acaba ne kadar hayati ve acı
bir manzara ile karşılaştığımızı idrak etmemiz için dünya olarak bu rakamın
daha kaç olması gerekiyor? 130 bin kadar insanı bizim Sahil Güvenlik Komu-
tanlığımız denizden, sulardan alıp ülkemize getirmiş durumda.
Mültecilerin dramını sadece ekonomik ve sosyal koşullarla da sınıflandır-
mamız mümkün değil. Bir yuva sıcaklığını teneffüs etmeyen, bu sıcaklıktan
101