Page 399 - KDK
P. 399
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir”, 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu'nun “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683’üncü maddesinde,
“Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği
gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” şeklinde mülkiyet
hakkına ilişkin hükümler bulunmaktadır.
AİHM tarafından verilen “Sporrong ve Lönnroth (İsveç)” kararında ise, taraf devletlerin
şehir planlaması politikalarını uygulama bakımından geniş bir takdir marjından
yararlanmaları gerektiği; ancak taraf devletlerin şehir planlamasına ilişkin olarak sahip
oldukları takdir yetkisini ölçülülük ilkesini gözetmek suretiyle kullanmak zorunda
bulunduğu; uzun süreli kamulaştırma şerhleri ve imar yasakları ile mülkiyet hakkına
müdahale edilmesi halinde öncelikli olarak dikkat edilmesi gerekenin, toplumun
genel yararı ile bireylerin temel haklarının korunması arasında adil bir dengenin
kurulup kurulmadığı hususu olduğu belirtilmiştir.
AİHM’in 13331/07 başvuru numaralı ve 11.01.2011 tarihli Hakan ARI-Türkiye
davasında da, İçel’de yerleşik bulunan ve tapu sicil kaydına fidanlık olarak tescil
edilen arazinin sahibi olan başvurucunun, 2002 yılında Mersin Belediyesine imar izni
almak için başvuruda bulunduğu; anılan idarece imar planında söz konusu arazinin
okul yapım sahasına girdiği gerekçesiyle izin verilmediği; iç hukuk yollarını tüketen
başvurucunun AİHM’e başvurduğu; Mahkemenin. “… başvurucunun mülkiyet hakkına
yönelik müdahalenin 2002 yılından, yani imar izni talebinde bulunduğu 2011 yılına
kadar devam etmesinin başvurucuyu, mülkiyetinin akıbeti konusunda belirsizliğe ittiği,
bu durumunun başvurucunun mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanması önünde
engel teşkil ettiği, arazinin satış şansı da dahil olmak üzere sonucu itibariyle taşınmazın
değerini hatırı sayılır ölçüde azalttığı, bunun yanında söz konusu kaybın tazminat ödenmek
suretiyle de giderilmediği, başvurucunun kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı
arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke
katlanmak zorunda bırakıldığı…” hususlarını tespit ettiği ve AİHS’in Ek 1 No’lu
Protokolünün 1’inci maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bununla birlikte, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5-
662 E. 2010/651 K. sayılı kararında, bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp
tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile imar uygulaması sonucu
o kişinin mülkiyetinde olan taşınmazın hukuken kullanılmasına engel sınırlamalar
getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmadığına ve her ikisinin de
kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması bakımından aynı sonucu doğurduğuna
hükmedilmiştir.
398 2020 YILLIK RAPOR