Page 220 - 6. yılında ombudsmanlık web
P. 220

burada Kamu Denetçiliği Kurumu veya İnsan Hakları Kurumu gibi kurumların varlı-
            ğının hükûmet sistemiyle bir bağlantısı yok. Zaten Kamu Denetçiliği Kurumu, Türki-
            ye’de parlamenter sistem varken kuruldu. Parlamenter sistemde de kamu denetçiliği
            kurumlarının hepsinin yani ombudsmanlıkların hepsinin ana özelliği yasama organı
            adına yürütmenin idari işleyişini takip etmek, izlemek, denetlemek, asıl şeyi budur. Bu
            nedenle de tabii ki başkanlık sistemine geçmiş olmak, yürütmeyi çift başlı hâlden tek
            başlı hâle indirmesi, yürütmenin ana işlevini, yine denetlenmesi anlamında herhangi
            farklı sonuç doğurmayacağından dolayı yasama organına bağlı olan Kamu Denetçiliği
            Kurumunun da bu hükûmet sisteminin değişikliğinden herhangi bir şekilde etkilene-
            ceğini ya da farklı bir fonksiyon, farklı bir görev üstleneceğini düşünmüyorum çünkü
            dünyada başkanlık sistemi olan parlamenter sistemde, hangi hükûmet sistemi olursa
            olsun bütün ülkelerde ombudsmanlık var, insan hakları kurumları var, burada o yüzden
            bir hükûmet sistemiyle bir bağlantı olmadığını düşünüyorum.
               Kurumun geleceğine ilişkin söylersek, tabii, ben de Türkiye’de insan hakları kurum-
            larının ilk kurulduğu günden beri bu işin aslında içinde birisiyim. Bu konuda akademik
            yayınlarım da var. İlk insan hakları il ve ilçe kurulları kurulmasından… Türkiye İnsan
            Hakları Kurumu üyeliği de yaptım dört sene. Hocamızın bahsettiği İspanya’daki ziya-
            rette ben de vardım tabii o zaman. Dolayısıyla hem akademik olarak hem fiilî olarak
            aslında ciddi bir tecrübe edindiğimi düşünüyorum.

               Şimdi, kurumların geleceğiyle ilgili, Türkiye’de bu 1990’lı yıllarda, dünyada da ulu-
            sal insan hakları kurumları sürecinin gelişmesi, tabii, Avrupa Birliği veya Avrupa Kon-
            seyi gibi kurumların Türkiye’ye bu anlamda bir adım atma yönündeki talepleri ister
            istemez Türkiye’de de bu süreci başlatmıştır. İlk önce bu süreçler İngiliz modeli esas
            alınarak ya da Fransa’daki İnsan Hakları Komisyonu esas alınarak çoklu bir kurumsal
            modele gidildi. Türkiye’nin 81 ilinde il kurulları, bütün 850 ilçede ilçe kurulları, hasta
            hakları kurulları, Başbakanlığa bağlı, her bakanlığa bağlı kurul derken biz işi abartarak
            hemen hemen her kurumda bir insan hakları komisyonu, kurul oluşturduk. Ama bütün
            bu kurumların ortak sorunu, hiçbiri bu uluslararası standartlar dediğimiz Paris Pren-
            sipleri’ne hiçbiri uygun değildi yani bazı yönlerden uygun, bazı yönlerden uygun değil.
            Hepsinin  ana  sorunu,  yönetmeliklerle  kurulması  ve  doğrudan  idareye  bağlı  olması
            çünkü uluslararası standartta diyor ki: Bu kurumların ana özelliği, bağımsız, çoğulcu
            olacak, özerk bir yapısı olacak. Dolayısıyla kararlarında daha bağımsız bir şekilde ha-
            reket etmesi amaçlanıyordu.

               Tabii, bunun böyle gitmeyeceği, Avrupa nezdinde de uluslararası şeyde de kabul
            görmeyeceği anlaşılınca sonra model değişikliğine giderek iş ikili kuruma döndürüldü.





        218   14 ŞUB A T 2019
   215   216   217   218   219   220   221   222   223   224   225