Page 225 - 6. yılında ombudsmanlık web
P. 225

aykırı olduğunu düşündüğü konularda Anayasa mahkemesine dava açma ehliyetine
            sahiptir. İnsan hakları ve özgürlüklerinin korunması ve desteklenmesi ile sınırlı olma
            kaydıyla yetki genişlemesi tartışılabilir KDK’nın gelecekteki rolü için.

               Gerçekten, Şevki Hocam’ın da söylediği gibi, geciken adalet, adalet olmuyor çoğu
            zaman. Sadece zaman değil tabii ki, yargı yoluyla yapılan denetimde sadece gecikme,
            uzun süren zaman meselesi değil, aynı zamanda bir de keyfîlik hikayesi var. Kamu
            Denetçiliği Kurumunun şu geçen altı yıl içinde toplumda bir güven tesis etmesi çok
            önemli bir özellik. Bunun tabii ki demokratikleşme süreciyle bağdaştırmak gerektiğini
            düşünüyorum. Yani 1990’lı yıllarda Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmuş olsaydı acaba
            nasıl bir intiba oluştururdu?…KDK’nın kurulması Türkiye’nin demokratikleşme süreci-
            nin sonucudur. Kamu Denetçiliği Kurumu ile birbirini karşılıklı etkileyen, destekleyen
            bir yapı ortaya çıktı ve toplumda da kurumun yöneticileri ve çalışanları açısından bir
            güven tesis etti. Ama Türk toplumunda ne yazık ki yargı mekanizmasına karşı böyle
            bir güven oranı düşük. Bu, sadece iş yükünden kaynaklanmıyor, aynı zamanda ne yazık
            ki bazı mensuplarının keyfî hareketlerinden de kaynaklandı. Dolayısıyla hep Nasrettin
            Hoca’nın fıkrasını hatırlatıyor. “Ne zaman adalet yerini bulur?” sorusuna verdiği kar-
            şılık “Davacı zengin, davalı fakirse davacı kazanır. Davacı fakir, davalı zenginse davalı
            kazanır. Ne zaman ikisi de fakirse o zaman işte adalet kazanır.” gibi böyle bir cevap.
            Ben tabii bunu hatırladığım şekliyle uyarlıyorum. O açıdan, Kamu Denetçiliği Kurumu-
            nun, gerçekten adaletin yerini bulması noktasında altı yıldır önemli bir işlev yerine
            getirdiğini şahsım olarak da müşahede ediyorum.

               Kendi öğrencilik dönemimde, lisans öğrencisiyken 90’lı yıllarda ombudsmanlık
            bize anlatılıyordu, “İşte, İsveç’te ombudsmanlık var, şurada ombudsmanlık var.” Eyyup
            Hocam da karşımda, Gazi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin emektar hocaların-
            dan. Dolayısıyla ombudsmanlığı biz teorik olarak sadece okuduk, sonra kendi şahsi iş
            hayatımda, mesela, düşünüyorum, 2000’li yılların başında ombudsmanlık kurumu ol-
            saydı Türkiye’de gerçekten başvuracağım bir kurum olurdu çünkü yargı yoluyla adalet
            aramak çok zordu 28 Şubat sonrasında. Ben kendi tecrübem, kendi şahsi olarak daha
            önceden çalıştığım bir üniversiteyle olan bir dava neticesinde karşılaştıklarım, yargı
            mekanizmasında karşılaştıklarım teoride okuduğumuz idare hukukunun mahkemede
            gerçekleşmediğini, dünyanın gerçeklikte başka şekilde işlediğini gösterdi. Dolayısıyla
            iç hukuk sisteminde ne bireysel başvuru hakkı vardı ı ne de Kamu Denetçiliği Kurumu
            vardı. Bu iki hak arama mekanizmasının Türkiye’ye bu demokratikleşme sürecinde ek-
            lemlenmiş olması ve bunlardan da ciddi başarı elde edilmiş olması hepimiz açısından
            bir kazanım.



                                                                   14 ŞUB A T 2019  223
   220   221   222   223   224   225   226   227   228   229   230