Page 221 - 6. yılında ombudsmanlık web
P. 221
Bir tarafta Kamu Denetçiliği Kurumu kuruldu, öbür tarafta da Türkiye İnsan Hakları
Kurumu kuruldu ve bu il ve ilçe kurullarının, diğer kurulların hepsi bir anlamda tasfiye
olmuş oldu. Tabii, o da belli değil, tasfiye oldu mu, olmadı mı, oldu yani normalde
aslında oldu. Tabii, Türkiye İnsan Hakları Kurumunca biz de oraya üye olduk. Türkiye
İnsan Hakları Kurumunun aslında kuruluş kanununda kanunla kurulması tabii önce-
likli bir şarttır bu Paris Prensipleri açısından ki bu prensiplere uygun olan kurumlar
Birleşmiş Milletlerde akredite edilir ancak onlar muhatap alınır. Türkiye’nin kurumsal
yapısında ana sorunu, tabii, kanunla kurulması şartı öncekiler de yokken Türkiye İnsan
Hakları Kurumuyla geldik, ombudsmanlık da Anayasa’yla kuruldu ki anayasal kuruluş
tabii daha da güvenceli sayılır. Türkiye İnsan Hakları Kurumunun çoğulcu bir yapısı
aslında ilk oluşumunda vardı, ilk oluş hâlinde yani sivil toplumdan temsilciler, akade-
misyenden temsilciler, sadece başkan daimiyken üyeler toplantı şeyine göre geliyor-
lardı. Aslında bu da çok uygun bence. Bütün üyelerin atamayla gelmesi kurumu bü-
rokratik bir hâle dönüştürür. Dünyada da aslında bu ikili bir üye yapısına sahip olması
lazım. Bir tarafta daimi üyeler, bir tarafta ise dışarıdan özgür akademisyenler, farklı
çevrede temsilciler katılarak orada sürekli bir bürokratik bir düşünceyle yaklaşmama…
Türkiye İnsan Hakları Kurumunun aslında ilk kuruluşunda böyle olmakla beraber, tabii,
birinci, ikinci, üçüncü yıldan sonra kuruma yeni yeni fonksiyonlar yüklenmek istendi.
İşkenceyi önleme kapsamında, Avrupa İşkenceyi Önleme Sözleşmesi kapsamında ce-
zaevlerini izleme komitesi görevi verildi daha doğrusu. Çok sıcak bakılmadı ama önce,
daha sonra Eşitlik Kurumu gündeme gelince bu sefer aynı tartışmalar yaşandı. Eşitlik
Kurumunu, alırız, veririz, vermeyiz derken bir kanunla bir baktık ki kurum kapatılmış,
Türkiye İnsan Hakları Kurumu, yerine Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. Bu sefer
zaten biz o döneme kadar Avrupa’ya akreditasyon sürecini başlatmış ve sürekli, işte,
kurumun çoğulcu yapıda olduğunu, aslında bağımsız olduğunu anlatmaya çalışırken
bu yeni kanunla “11 üyenin doğrudan Cumhurbaşkanlığı tarafından atanması” dendiği
zaman, bence Türkiye İnsan Hakları Kurumunun artık ömrünün sonuna geldiğini ben
düşünüyorum. Dolayısıyla Türkiye İnsan Hakları Kurumu bu tarihten sonra artık ölü
hâle gelmiş, Paris Prensipleri’ne uygunluğu artık devre dışı kalmış. O yüzden bence
bu çoklu kurumdan ikili kuruma gelindi, şimdi bence ikili kurumdan bu tecrübeden
sonra ombudsmanlık çatısı altında tekli bir modele gidilmesi lazım. Zaten dünyada
İspanya modeli bütün insan hakları kurumlarını tek çatı altında toplamıştır. Aslında
ombudsmanlıkta iki model vardır. Klasik model İsveç gibi, sadece idareyi denetlemek-
le yeterli bir işlev görür. Bir de İspanya modeli vardır, Latin Amerika ülkelerinde yaygın
bu “melez model” denir, hem idari denetleme hem de insan hakları görevleri de buna
verilir. Dolayısıyla orada insan haklarını geniş anlamda denetleme, diğer bütün insan
haklarıyla ilgili, devletin sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini içinde barın-
14 ŞUB A T 2019 219