Page 191 - Türkiye'deki Suriyeliler - Özel Rapor
P. 191
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
destekten diğer tüm alanlara kadar yeni modeller geliştirilmekte ve büyük fedakârlıklarla
ideale yakın çalışmalar yapılmaktadır. Bu çerçevede öncelikle Türk toplumunun ortaya
koyduğu dayanışma ruhunun her türlü takdirin ötesinde olduğu vurgulanmalıdır.
Suriye krizi, evrensel ilkelere sadakat kadar, külfet paylaşımı konusunda da olağanüstü
adaletsiz bir görüntü ortaya çıkarmıştır. “Açık kapı politikası” sadece komşu ülkelerin
sırtında kalan bir yüke dönüşmüştür. Gelişmiş ekonomilerine rağmen, mülteci
politikalarını “korumacı” bir yaklaşım ile inşa eden ülkeler, asgari sayıda mülteci almak
ve asgari düzeyde mali destek vermek şeklindeki politikalarını, sorunları kendi alanları
dışında tutma stratejisi ile desteklemeyi tercih etmişlerdir. Bu da kriz bölgesinde yer
alan komşu ülkelerin daha da yalnızlaşmasına neden olmuştur. Teorik tartışmalar bir
yana, “Suriye’de savaştan kaçan bir kişiyi neden sadece komşu ülkeler almak zorundadır,
diğer ülkelerin sorumluluğu yok mudur?” şeklindeki bir soruyu gündeme getirmiştir.
BMMYK’nın verilerine göre Nisan 2011-Haziran 2017 döneminde AB ülkeleri ile
Norveç ve İsviçre’ye yapılan toplam uluslararası koruma başvuru sayısı 983.876’dır. 158
Bu rakam toplam AB nüfusunun sadece % 0,19’una karşılık gelmektedir. Türkiye’de 100
binden fazla sayıda mülteci barındıran en az 9 il bulunduğu, Lübnan’da ise 6,1 milyonluk
159
nüfusunun %16,6’sını aşan yaklaşık 1 milyon mültecinin mevcut olduğu hususları
uluslararası toplum tarafından görmezlikten gelinmektedir. Türkiye ile AB’nin benzer
oranda mülteci yükü taşımaları için, Türkiye’nin nüfusunun % 4,4’üne ulaşan 3,5 milyon
mülteci sayısının, dünyanın en müreffeh alanlarından birisi olan AB’nin, 511,8 milyonluk
nüfusu 160 dikkate alındığında bu sayının 22,5 milyona ulaşması gerekmektedir. Ancak
sadece AB değil, bütün zengin ülkelerin, yaşanan insani krizlerde adaleti, sorumluluğu
ve külfet paylaşımını göz ardı etmeleri bir yana; sorunları “dışsallama” amacıyla mali
destek verme yaklaşımının da ciddi bir ahlaki sorun olduğu, değerlendirilmektedir.
Suriye’de savaştan ve zulümden kaçanlara kucak açan Türk toplumu, bugün de gelecekte
de gurur duyacağı bir çabayı fedakârca ortaya koymuştur. Ancak bu fedakârlık ve
anlayışın belirli bir strateji çerçevesinde sürdürülebilir kılınması, hem ülkede bulunan
mülteciler hem de Türkiye’nin huzurlu geleceği bakımından önem taşımaktadır.
Dış dünyadan destek gelip gelmemesinden bağımsız olarak, Türkiye’nin sağlıklı,
uygulanabilir ve orta-uzun vadeli bir “göç yönetimi” stratejisi belirlemesi gerekmektedir.
Sürecin iyi yönetilememesi halinde, bugüne kadar yapılan fedakârlıkların da heba olma
riski olduğu açıktır. Türkiye nüfusunun %4’ünü bulan Suriyelilerin sayısal büyüklüğü,
158 Bkz. http://data.unhcr.org/syrianrefugees/asylum.php; erişim tarihi: 22/08/2017.
159Bkz.http://www.unhcr.org/tr/15452-unhcrnin-hazirladigi-rapor-daha-yoksul-ulkelerin-zorla-yerlerinden-
edilmis-kisilerin-coguna-ev-sahipligi-yaptigini-gosteriyor.html; erişim tarihi: 22/08/2017.
160 Bkz http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Population_and_population_change_
statistics; erişim tarihi:15/08/2017.
TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER ÖZEL RAPORU 191