Page 193 - Türkiye'deki Suriyeliler - Özel Rapor
P. 193

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU




            üzerinden geçişlerin ciddi biçimde düşmesine neden olmuştur. Ancak bu süreç aynı
            zamanda Türkiye’deki Suriyelilerin kalıcılık eğilimlerinin de artmasına neden olmuştur.
            Suriyeli mültecilerin %92’den fazlası Türkiye’nin her yerindeki kentsel alanda yaşamını
            sürdürmekte ve hayatın her alanında kendilerine yer açmaya çabalamaktadır. Bu nedenle
            ülkelerine geri dönmek konusundaki sosyolojik-psikolojik eşiğin artık geride kaldığına
            dair pek çok işaret söz konusudur.

            Kent mültecilerinin ön plana çıkması, GİGM ve AFAD’ın öncülüğünde yürütülen
            çalışmaların yanında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı,
            Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının da yoğun bir biçimde
            sahada  faaliyet  göstermesine neden olmuştur. Suriyeliler  konusunda  bu raporda  da
            sıklıkla  ifade  edildiği  üzere bütüncül bir politika geliştirilmesi ve koordinasyonun
            sağlanması çok mümkün olmasa da her bir kamu kurumu Suriyeli mülteciler için kendi
            iç yapılanmasında önemli mevzuat ve kurumsal değişiklikler yapmak zorunda kalmıştır.
            Suriyelilere ilişkin yürütülecek faaliyetler ile verilecek hizmetlerin çok farklı bakanlık ve
            kurumu ilgilendirmesi nedeniyle, ilgili icracı birimlerin tek bir çatı altında toplanması
            da çok mümkün görünmemektedir. Ancak bu raporun II. Nolu Ekindeki listeden de
            görüleceği üzere, Bakanlıklar ve diğer kamu kurumları inisiyatif alarak 2011  öncesinde
            de  var olan  bazı birimleri bu  konudaki çalışmalarda görevlendirmiş; bazı birimler
            ise özellikle 2015 sonrasında münhasıran Suriyeli mülteciler için çalışmak üzere
            yapılandırılmıştır.
            Türkiye’deki Suriyeliler konusunda sürece  “önceden hazırlıklı olmak” gerektiği
            söyleminin çok da anlamlı olmadığı açıktır. Yukarıda da belirtildiği gibi 2010 yılında
            8.932 uluslararası koruma başvurusu alan ve toplam mülteci sayısının 2017 yılında 3,5
            milyona ulaştığı hiçbir ülke, bu tür bir krize hazırlıklı olamaz. Süreç, temelde “krize
            mümkün olan en hızlı şekilde müdahale etmek” şeklinde gelişmiş,  Türkiye de bu
            konuda son derece büyük bir başarı elde etmiştir. Ancak kriz yönetiminin doğal olarak
            “geçicilik” ve “acil durum müdahalesi” şeklinde gelişmesi, bu konuda da üstün başarı,
            orta ve uzun vadeli planlamaları arka plana atmıştır. Bilindiği üzere kriz yönetimindeki
            en önemli sorun da sürecin kestirilemez olması ve hatta zaman zaman kontrolsüz hale
            gelmesidir. Ancak artık yedinci yılına giren Suriye krizi konusunda genel stratejinin ve
            koordinasyonun geliştirilmesi ihtiyacı kendisini ciddi bir biçimde belli etmektedir.

            “Türkiye’deki Suriyeliler” konulu özel rapor, konuyla ilgili kamu kurumlarının
            bilgi- veri desteği, alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile
            gerçekleştirilen toplantılar ve doğrudan saha gözlemlerinin değerlendirilmesi ile uzman
            bir ekip tarafından hazırlanmıştır. Bu çalışma, sadece sayısal anlamda değil, içerik ve
            gelecek projeksiyonları bakımından da büyük değişim gösteren Türkiye’deki Suriyeliler



                                                                   TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER ÖZEL RAPORU  193
   188   189   190   191   192   193   194   195   196   197   198