Page 187 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 187
2. GÜN
Türkiye olarak evet, biz göçmen meselesiyle yakından ilgileniyoruz, ilgilen-
meye de devam edeceğiz. Bu bizim komşuluk vazifemizdir, bu bizim kar-
deşlik vazifemizdir, akrabalık vazifemizdir. Ben o zaman AFAD ile ilgilenen
Başbakan Yardımcısı olarak Kobani DEAŞ tarafından muhasara edildiğinde
üç gün içerisinde, sadece üç gün içerisinde 193 bin Kobanili Kürt kardeşimizi
Türkiye’ye kabul ettik, sınırlarımızı açtık, her türlü imkânlarımızı verdik. Üç
günde 193 bin kişi! Herhangi bir Avrupa ülkesinde herhalde üç günde değil
193 bin kişinin 1.300 kişinin girmesi bile son derece büyük bir olaya neden
olur, ayakları titremeye başlar.
Türkiye birkaç sene içerisinde 3 milyonu aşkın Suriyeli mülteciyi kabul etti.
Sünnileri kabul etti, Şiileri kabul etti, Yezidileri (Ezidileri) kabul etti, Türk-
menleri kabul etti, Kürtleri kabul etti, Arapları kabul etti. Kim gelirse gelsin
herkese kapımızı açtık. Çünkü bu bizim dostluk vazifemiz, komşuluk vazife-
miz, kardeşlik vazifemizdi. Sadece şimdi değil bu toprakların insanları olarak
şerefle ifade edebiliriz ki biz tarih boyunca dünyada kim nereden kaçtıysa
onlara kapımızı açmış olan bir milletiz. 730 sene evvel İspanya’da İspanyol
kralının kılıçlarından kaçan Yahudilere kucağını açan, onları Osmanlı top-
raklarına kabul eden bizim atalarımız oldu. Oradan kaçan, zulümden kaçan
Yahudilerin on binlercesi Osmanlı topraklarına geldiler, yerleştiler ve bu
toplumun bir parçası oldular.
Aynı şekilde Almanya’nın faşizminden, Hitler’in zulmünden kaçanlar kaçtık-
ları zaman sığındıkları ender ülkelerden birisi, hele o İkinci Dünya Savaşı ön-
cesi ve sırasındaki durumu hatırlayın, gelebildikleri ender ülkelerden birisi
Türkiye idi. Onları aldık, kabul ettik. Saddam’ın zulmünden kaçan Kürtler
oradan kaçtıklarında sınırlarımızı aşarak Saddam’ın zulmünden kaçanlara
kucaklarımızı açtık. Bulgaristan’da Jivkov’un zulmünden kaçanlara kucak-
larımızı açtık. Dolayısıyla bu ülkenin tarihten getirdiği böyle bir kültürel
birikimi vardır. Biz Anadolu topraklarını adı üstünde bir ana gibi sarıp sar-
malayan, kuşatan müşfik bir ülke olarak kabul ederiz. Anadolu toprakları
herkesin gelip sığındığı bir esenlik yurdudur, geçmişte de böyledir, şimdi de
böyledir, bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir.
Bizim böyle bir tarihsel birikimimiz var, onun için çok rahatlıkla 3 milyon Su-
riyeli başımız üstüne diyoruz, şu kadar 0n bin Yahudi başımız üstüne diyo-
ruz, şu kadar yüz bin Kürt başımız üstüne diyoruz, şu kadar Bulgaristan’dan
gelen Türk başımız üstüne diyoruz, Kafkaslardan gelenler başımız üstüne
diyoruz. Bu bizim kültürümüzün bir parçası ancak bugün dünyada göç me-
185