Page 64 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 64

1. GÜN





                  rını, sevdiklerini terk etmeye zorlayan saikleri ortaya koymamız şarttır. Or-
                  tada mücbir sebep yokken hiç kimse derme çatma botlarla kendini, ailesini,
                  gözünden sakındığı evlatlarını azgın dalgaların arasına atmaz.

                  Sahil Güvenlik Komutanlığımız son 2 yılda 130 bin göçmeni denizlerde bo-
                  ğulmaktan kurtarıp ülkemize getirmiştir. Yaşanan onca trajediye rağmen
                  milyonlarca insan bu tehlikeyi göze alıyorsa, ortada üzerinde durulup dü-
                  şünülmesi gereken ciddi bir sorun var demektir. Şu anda Suriye ve Iraklı
                  olarak 3 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz, onlara ev sahipliği ya-
                  pıyoruz. Ve şu ana kadar yaptığımız harcama 26 milyar doları bulmuştur.
                  Ne yazık ki ne Avrupa Birliği verdiği sözde durmuştur, ne Birleşmiş Millet-
                  ler Mülteciler Konseyi verdiği sözde durmuştur. Verseler de-vermeseler
                  de biz silahlardan kaçan, varil bombalarından kaçan bu insanları evimizde
                  misafir etmeye devam edeceğiz. Bunu insani bir görev telakki ediyoruz.
                  Onlar bombalardan kaçarken, onlara Batı tel örgülerle kapısını kaparken
                  aynı şeyi biz yapamayız. Buna ne vicdani, ne İslami, ne insani, hiçbir anla-
                  yış bize yer vermez. Aylan bebekleri ölüme götüren nedenlerin tespitini
                  yapmadan bu meselenin çözümü için yapılacakları da doğru bir şekilde
                  tayin  edemeyiz.  Bu  açıdan  bilhassa  sempozyumdaki  sunumların,  tartış-
                  ma başlıklarının belirlenmesinde kamu kurumları yanında insani yardım
                  kuruluşlarının da katkılarının alınmasını çok değerli buluyorum. Çünkü bu
                  kurumlarımız  insanları  göçe  zorlayan  sebepleri  bizzat  yerinde  görüyor-
                  lar. Bu kuruluşların temsilcileri, çocukların umutlarını karartan uçaklara,
                  varil bombaları altında hayata tutunmaya çalışan sivillere, işkencenin her
                  türlüsünün yaşandığı hapishanelere ilk elden şehit oluyorlar. Meselenin
                  sadece güvenlik ve insani kriz bağlamında ele alınamayacağını en iyi onlar
                  biliyorlar. Bu noktada onların tartışmalara yapacağı katkıların ve tecrübe
                  paylaşımlarının gerek misafirlerimiz, gerekse Kamu Denetçiliği Kurumu-
                  muz açısından çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
                  Değerli arkadaşlar, her ne kadar Türkiye Suriye ve Irak’taki istikrarsızlıklar
                  sebebiyle  göç  ve  mülteciler  meselesiyle  son  dönemde  yoğun  bir  şekilde
                  yüzleşse de, tarihi ve bulunduğu coğrafya itibariyle bu konuya asla yaban-
                  cı değildir. Zira Anadolu, şu topraklar bir göçmen yurdudur. Yüzyıllardır bu
                  topraklar ülkelerinde zulüm, baskı ve şiddet gören mazlumlar için güvenli
                  bir liman olmuştur. 500 yıl önce katliamdan kaçan Musevilerden Batı Avru-
                  pa’daki Hristiyanlara, Çerkezlere kadar tüm ezilenler bu ülkede korunaklı
                  bir çatı bulmuşlardır. Daha önce de ifade ettim; Türkiye beldeyi emindir,
                  mazlumlar için güven yurdudur. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimizin


                  62
   59   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69