Page 61 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 61
1. GÜN
en somut tezahürlerindendir. Esasında biz ombudsmanlık müessesini çok
daha önce ülkemize kazandırmak istiyorduk, bu amaçla 2006 yılında 5548
Sayılı Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul ettik. Ancak, bildiğiniz
gibi bu kanun dönemin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, bu se-
beple ombudsmanlığın kuruluşu daha sonraki yıllara kaldı. Gecikmeyle de
olsa ilhamını ve köklerini kendi tarihimizden, Osmanlı’dan alan bu kurumun
vatandaşlarımızın hizmetine sunulmasından büyük bir memnuniyet duyu-
yorum.
Ancak burada şu hususu da dikkat ile ifade etmek istiyorum: Kamu denet-
çiliğinin kuruluş serencamı eski Türkiye alışkanlıklarının kimin nasıl konum-
landırıldığının tespiti noktasında çok önemli. Bu hadise Türkiye’deki yöne-
tim sistemi değişikliğinin sebeplerini ortaya koyması bakımından kritik bir
önemdedir. Çünkü 2006 yalında kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine
gidenlerin yaklaşımı, bizim tam da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle
önüne geçmeye çalıştığımız bir sorunun ifadesidir.
Biliyorsunuz 2006 yılında 5548 Sayılı Kanunun iptali için mahkemeye başvu-
ranlar, dönemin Cumhurbaşkanı ve Ana Muhalefet Partisiydi. Ana Muhale-
fet Partisinin ve dönemin Cumhurbaşkanının hadiselere bakışı ile Anayasa
Mahkemesinin o günkü yapısını dikkate alındığımızda, alınan iptal kararı
hiç kimse için sürpriz olmadı. Evet, Türkiye şu anki bulunduğu seviyele çok
kolay gelmedi. Biz uzun süre önünü açmak yerine tıkayan, statükonun mu-
hafızlığına soyunan bir anlayışla mücadele ettik. Demokles’in Kılıcı gibi seçil-
mişlerin üzerinde sürekli baskı kuran, elindeki kamu gücünü siyaseti hizaya
sokmanın aracı haline getiren bir zihniyetle çarpışarak ülkemize hizmet et-
meye çalıştık.
Ülkenin ve vatandaşın menfaatine olacak birçok proje, hizmet ve eser ma-
alesef sistem içine özel olarak yerleştirilmiş vesayet odakları tarafından
sabote edildi. Kamuda etkinliği ve verimliliği artıracak, şeffaflığı, hesap ve-
rebilirliği, denetimi güçlendirecek adımlar çeşitli bahanelerle engellenmek
istendi.
Hukuk, anayasa ve yasalar yenilikçi, uzlaşmacı ve objektif bir anlayışla değil,
tamamen statükocu ve ideolojik bir bakış açısıyla yorumlandı. Türkiye’nin
bugün geldiği noktadan geriye doğru baktığımızda, bu anlattıklarımız yıllar
önce yaşanmış uzak hadiseler gibi görünüyor olabilir. Bilhassa yabancı mi-
safirlerimizin dile getirdiğim bu hususları anlamakta, anlamlandırmakta zor-
luk çektiğinin de farkındayım. Ancak, bu yaşadıklarımız meçhul bir tarihin,
59