Page 325 - 2022-Yillik-Rapor-web
P. 325
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
kişiliğini haiz kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüslerini, sermayesinin yüzde ellisinden
fazlası kamuya ait kuruluşlar ile bunlara bağlı ortaklıklar ve müesseseleri, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarını, kamu hizmeti yürüten özel hukuk tüzel kişileri”
olarak tanımlandığı, 28.03.2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelik’in “Tanımlar” başlıklı 3’üncü maddesi ile “Kurumun
Görevi” başlıklı 4’üncü maddesinde de benzer bir düzenlemeye yer verildiği, ayrıca söz
konusu Kurumumuz Yönetmeliği’nin “Ön İncelemenin Yapılması” başlıklı 19’uncu
maddesinde, başvurunun, inceleme ve araştırmaya geçilmeden önce ön incelemeye
tabi tutulacağı ve ön incelemede şikâyet başvurusunun Kurumun görev alanına girip
girmediğinin inceleneceği; “Ön İnceleme Üzerine Yapılacak İşlemler ve Verilecek
Kararlar” başlıklı 20’nci maddesinin birinci fıkrasında ise başvurunun ‘idari başvuru
yollarının tüketilmesi’ koşulu hariç 19’uncu maddede yer alan şartlardan herhangi
birini taşımaması hâlinde İncelenemezlik Kararı verileceğinin hüküm altına alındığı,
bu yasal mevzuat uyarınca, Kurumumuz Kanunu’nda tanımlanan idare dışındaki kişi
ve kurumların eylem ve işlemlerini inceleme imkânının mevcut olmadığı, böyle bir
durumda söz konusu hususun Kurumumuzun görev alanı bağlamında incelenebilmesi
için yürütülen hizmetin kamu hizmeti niteliğinde olması gerektiği, kamu hizmeti
kavramına ilişkin birçok tanım olmasına karşılık, Anayasa Mahkemesi’nin 17.06.2015
tarihli ve E.2014/179, K.2015/54 sayılı kararındaki “Geniş anlamda, Devlet veya diğer
kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel
ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararını sağlamak için yapılan ve topluma
sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler olarak tanımlanan kamu hizmeti”
şeklinde tanım ile Danıştay 13. Dairesinin 06.02.2013 tarihli ve E.2012/1871,
K.2013/276 sayılı kararında ise, “Kamu yararı içermesi ve özel faaliyet olarak gereği gibi
sunulmasının mümkün olmaması nedeniyle, yasama organı tarafından özel faaliyetler
için söz konusu olmayacak bir ayrıcalıklar ve yükümlülükler rejimine tabi tutulan
ve sorumluluğuyla denetimi son tahlilde bir kamu otoritesi tarafından üstlenilen
faaliyetler, kamu hizmeti olarak kabul edilmektedir.” ifadeleri dikkate alındığında,
bankacılık faaliyetlerinin hukuki niteliği konusunda 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda
bankacılık faaliyetinin kamu hizmeti olduğuna dair hükmün yer almadığı, söz konusu
faaliyetlerin yürütülmesine yönelik kamusal yetki ve usullere yer verilmediği anlaşılmış
olup serbest rekabet alanında özel yarar (kâr elde etme) amacına yönelik faaliyet gösteren
bankaların yürüttükleri hizmetin kamu hizmeti niteliği taşımadığı değerlendirilmekte
ve bu şekildeki doğrudan bankacılık işlemleri ile ilgili başvurularda başvuran ile banka
arasındaki ilişkinin özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, bankanın “idare” tanımı
içinde yer almaması nedeniyle Kurumumuzun görev alanına girecek şekilde idarenin
eylem ve işlemi ile tutum ve davranışını içermediği gerekçesi ve başvuruya konu
sorunun çözümünün özel hukuk ilişkisi kapsamında ele alınması gerektiği tespiti ile
İncelenemezlik Kararları verilmektedir.
324 2022 YILLIK RAPOR