Page 375 - 2022-Yillik-Rapor-web
P. 375

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU



                 7.11 İNSAN HAKLARI

                 En genel ifadesiyle “herkesin doğuştan sahip olduğu haklar” şeklinde tanımlanabilen
                 insan hakları, özünde somut, elle tutulur bir dizi temel hak ve özgürlük ile devlete karşı
                 getirilen yasaklamalardan ibarettir. Söz konusu hak ve özgürlüklerin tanımı içerisine,
                 “yaşam hakkı” gibi mutlak haklar yanı sıra, “evlenme hakkı”, “konut hakkı” gibi ikincil
                 düzeyde haklar girmektedir. İnsan hakları tanımının ikinci ayağını oluşturan devlete
                 karşı getirilen yasaklamalar ise özellikle “işkence ve kötü muamele yasağı” başta olmak
                 üzere, devlete sınır çizen ve onun müdahalesine yasaklanmış olan alanları kapsamaktadır.

                 Esasen insan hakları teorisinin temelinde, doğuştan var olan ve insanlar arasında dil,
                 din, mezhep, ırk, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik
                 duygularını geliştirecek, insanın insan olması sebebiyle sahip olduğu hakların bileşkesi
                 niteliğinde; kişiyi hür, onurlu ve özgür bir şekilde yaşatmaya yönelik hedef ve kurallar
                 bütünü yer almaktadır.

                 Günümüzde küreselleşen dünyada temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması,
                 artık devletlerin bir iç işleri meselesi olmaktan çıkmış, evrensel bir hâl alarak, tüm
                 dünyanın  ortak  bir  hedefi  haline  gelmiştir.  İnsan  hakları  konusunu,  devletlerin  bir
                 iç meselesi olmaktan çıkaran bu yeni yaklaşımın mihenk taşı, ilk somut girişimi ise
                 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmuştur.
                 “İnsan hakları”, hukukun üstünlüğü” vb. çok farklı isimlerle günümüzde dillendirilen
                 bu değerler aslında, beşeriyetin yeryüzünde ortaklaşa inşa ettiği ortak medeni mirastır.
                 Teknolojik konularda olduğu gibi insan hakları ve hukuk alanında da en iyisi ya da tek
                 iyi bir ülke veya ülkeler birliği bulunmamaktadır. Her zaman daha iyisi için mücadele
                 etmek gerekmektedir. Bütün mesele, insanlığın ortak mirasını sahiplenip, bunları
                 kurumsal hale, farklı bir anlatım ile “mamul” hale getirmektir.
                 Küreselleşen, küçük bir köy haline gelen günümüz dünyasının üretim, pazarlama ve
                 tüketim ilişkilerinin bir yansıması olarak, insan haklarının kapsamı genişlemiş, hak
                 ihlalinde bulunan aktörler çeşitlenmiş, ihlallerin mecrası yer değiştirmiş ve genişlemiştir.
                 Bireyin refah ve mutluluğu ile esenliğini olumsuz etkileyen devlet dışı ihlalci yapılar
                 ortaya çıkmıştır. İnsanlık, devlet dışı ihlalci yapıların yol açtığı yeni türden temel insan
                 hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu değişimin yol açtığı neticelerden birisi
                 “iklim değişikliği ve iklim krizidir”. Bir diğer örnek “sağlıklı su, çevre ve özellikle gıdaya
                 erişim hakkıdır”. Yine her türden mamul mal ve hizmetlerin sunumu ve satın alınması
                 açısından “tüketici hakları”, günümüzde yakıcı bir insan hakkı meselesi haline gelmiştir.

                 Dünyada her geçen gün derinleşen iklim krizinin yol açtığı olumsuzluklar, zirai üretim
                 ve sağlıklı çevre üzerinden yetersiz beslenme meselesine yol açmaktadır. Dünya Sağlık
                 Örgütü tarafından, 2030-2050 yılları arasında, yetersiz beslenme sebebiyle yılda en az
                 250 milyon insanın hayatını kaybedeceği tahmin edilmektedir. Bu durum devlet dışı
                 aktörlerin çevreye verdiği zarar bakımından karşılaşılan insan hakları krizine örnek teşkil


             374 2022 YILLIK RAPOR
   370   371   372   373   374   375   376   377   378   379   380