Page 376 - 2022-Yillik-Rapor-web
P. 376
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
etmektedir. Bu noktada çevre ve iklim ile ilişkili hakların tanınması, bu haklara dayalı
kalkınma perspektifi oluşturulması devletlerin öncelikli sorumluluklarındandır. Yine
bu konuda BM ve Avrupa Konseyi (AK) bünyesinde bağlayıcı hukuki düzenlemelere
gidilmesi gerekmektedir. Diğer yandan, BM İnsan Hakları Konseyi 2021 yılında,
güvenli, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşamayı, temel bir insan hakkı
olarak kabul etmiştir.
İklim değişikliği ve krizinin olumsuz neticelerinden biri, iklim değişikliğine bağlı doğal
afetler ve bunlardan kaynaklı kitlesel ve ani hayat kayıplarıdır. Sadece 2020 yılında,
30 milyondan fazla insanın doğal afet ve iklim değişikliğine bağlı nedenlerle yerinden
edildiği göz önünde tutulduğunda, bu rakamın savaş ve çatışmalar nedeni ile yerinden
edilen kişilerin 3 katı olduğu gerçeği ile yüz yüze gelinmektedir. İklim değişikliğinden en az
sorumlu olanların, bundan en çok etkileniyor olması da bir diğer can yakıcı bir durumdur.
Bu noktada, iklim kaynaklı risklerin azaltılması, temiz hava ve suyun korunması, sağlıklı
çevreye erişim, devletlerin en güncel ve önemli sorumluluklarındandır.
Diğer taraftan bu türden yeni insan hakları meseleleri her geçen gün derinleşmektedir.
Her ne kadar devletler bu konuda bizzat ihlalci olmasa da zirai ve sınai üretimi lisanslama,
ruhsat verme ve piyasayı denetleme sorumluluğu açısından büyük bir yükümlülüğe
sahiptir. Özellikle, uzmanlarca “en mahrem meta” şeklinde isimlendirilen “temiz su ve
sağlıklı gıdaya” erişimde gözlenen sıkıntı ve eşitsizlikler dikkate alındığında, devletlerin
bu konuda çok yönlü sorumluluğunun bulunduğunu ifade etmek gerekmektedir.
İnsan haklarının kurumsallaştırılması, mamul hale getirilmesinin pozitif anlamda
yansımalarından birisi, insan hakları alanında tesis edilen ulusal ve uluslararası standartlar
ve mekanizmalardır. İklim krizi, su ve gıda hakkı gibi güncel insan hakları meselelerinin
çözüme kavuşturulması noktasında, uluslararası standartlar ve mekanizmaların
sorumluluğunun, ulusal hükümetlerden de daha fazla olduğu görülmektedir. Bu noktada
sınai, zirai vd. üretim unsurlarının, insan sağlığına zararsız etkilerden arındırılması ve
ulusal hükümetler nezdinde gerekli kısıtlama, yaptırım vs. tedbirlerin devreye konulmasına
zemin teşkil edecek İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi gibi uluslararası veya bölgesel
bağlayıcı metinlere şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır.
Demokratik bir hukuk devleti temeli üzerine inşa edilen ülkemiz, özellikle çok partili
siyasi hayata geçişin ardından, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarına
saygı hususunda sürekli yükselen bir çizgide çıtayı yükseltmiştir. Bu yöndeki gayretler
ile ülkenin istikrarı ve vatandaşların refahı, mutluluğu amaçlanmakta; özellikle siyasî
reformlar yoluyla vatandaşın daha özgürlükçü bir demokrasi ve etkin işleyen bir hukuk
sistemine kavuşturulması hedeflenmektedir. 2000’li yılların başından itibaren ülkemiz
mevzuat, kurumsal ve idari yapısı, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına
İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi-AİHS), Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AHİM) kararları ve ülkemizin taraf olduğu diğer ilgili uluslararası
2022 YILLIK RAPOR 375