Page 342 - kdk-2015-yillik-rapor
P. 342
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
“ Diyanet İşleri Başkanlığının Anayasa'da yer almasının ve mensuplarının memur niteliğinde
sayılmasının, yukarıdaki bölümlerde açıklandığı üzere birçok tarihi nedenlerin, gerçeklerin ve ülke
koşullariyle gereksinmelerinin doğurduğu bir zorunluk sonucu olduğundan kuşku yoktur. Anayasanın
154. maddesinin gerekçesinde (Dinî inanç ve kanaat hürriyetini, temel hak ve hürriyetler arasında ilân
eden, ibadet ve dinî törenlerin serbestisini teminat altına alan Anayasa'da sosyal bir müessese olarak
dinin taşıdığı önem bakımından, Diyanet işleri Başkanlığının bugüne kadar olduğu gibi genel idare
içinde yer alması tabiî ve zarurî görülmüştür. Bu sebeple tasarının ek 2. maddesinde sevkedilen hüküm,
Diyanet İşleri Başkanlığının özel kanunundaki görevleri yerine getireceği esasını muhafaza etmektedir)
denilmektedir.
Gerçekten, Diyanet İşleri Başkanlığının Anayasa'da yer almasının nedenleri Anayasamızda kabul
edilen lâiklik düzen ve esaslarından ve bir Anayasa hükmü olan 154. maddedeki, Diyanet İşleri
Başkanlığının özel kanununda gösterilen görevleri yerine getireceği yolundaki ibareden de
anlaşılmaktadır."
açıklamalarına yer verilmiş ve dava konusu hükümle din hizmetleri sınıfının kurulmuş olmasının
Anayasa'daki nitelikleri açıklanan laiklik ilkesine ve Anayasa'ya aykırı olmadığına karar
verilmiştir.
12.7) Anayasa Mahkemesi’nin 04.11.1986 tarih ve E.1986/11, K. 1986/26 sayılı Kararında; “
…Farklı dini inançlara sahip olanlar ya da herhangi bir inanca sahip olmayanlar laik devletin koruması
altındadır. Nitekim Anayasa’nın 2. maddesinin gerekçesinde yapılan tanıma göre, “Hiçbir zaman
dinsizlik anlamına gelmeyen lâiklik, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi,
ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye
tâbi kılınmaması anlamına gelir.” Devlet, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşebileceği ortamı
hazırlamak için gerekli önlemleri almak zorundadır.
Bu anlamda laiklik, devlete negatif ve pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Negatif yükümlülük,
devletin bir dini ya da inancı resmî olarak benimsememesini ve bireylerin din ve vicdan hürriyetine
zorunlu nedenler olmadıkça müdahale etmemesini gerektirmektedir. Pozitif yükümlülük isedevletin,
din ve vicdan hürriyetinin önündeki engelleri kaldırması, kişilerin inandıkları gibi yaşayabileceği
uygun bir ortamı ve bunun için gerekli imkânları sağlaması ödevini beraberinde getirmektedir.
Laikliğin devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün kaynağı, Anayasa’nın 5. ve 24. maddeleridir.
Anayasa’nın 5. maddesine göre, Devletin, temel amaç ve görevlerinden biri “kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi
için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” hususları belirtilmiştir.
12.8) Anayasa Mahkemesi’nin 21/10/1986 tarih ve E.1986/16, K. 1986/25 sayılı Kararında;
“Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik kavramıyla kanun önünde eşitlik yani hukuki eşitlik
kastedilmiştir. Bu ilkeyle bir tek kişiye veya kimi topluluklara, aynı durumda bulunan yurttaşlardan
daha çok veya daha geniş hak ve yetkiler tanımak yoluyla kanun karşısında eşitlik ilkesinin çiğnenmesi
yasaklanmaktadır… Anayasadaki eşitlik ilkesinin amacının, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca
aynı işleme bağlı tutulmasını sağlamak ve yurttaşlara, yasa karşısında dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce,
felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplerle ayırımlı davranılmasını önlemek olduğu Anayasa
Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında vurgulanmıştır. ” açıklamalarına yer verilmiştir.
9 / 19
341
YILLIK RAPOR 2015