Page 344 - kdk-2015-yillik-rapor
P. 344

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU









                         14.1) Şikayetçinin talebi göz önüne alındığında, uyuşmazlık konusu olay öncelikle laiklik ve düşünce,
                         vicdan ve din özgürlüğü ilkeleri kapsamında değerlendirilecektir.
                         14.2) Bilindiği üzere, lâiklik anlayışı pozitif bir hukuk kuralı olarak Anayasa hukukumuza 1924 tarihli
                         Teşkilatı  Esasiye  Kanunu’nun, Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen 2 nci maddesinde 5/2/1937
                         tarihinde ve 3115  sayılı Kanun ile  yapılan değişiklikle  girmiştir. 4 Laiklik kavramı ise  Anayasa'nın
                         başlangıcı ile 2., 13., 14., 68., 81., 103., 136. ve 174. maddelerinde yer alırken bu maddelerde laiklik,
                         devletin dini inançlar karşısındaki konumunu belirleyen siyasal bir ilke olarak düzenlenmiştir. 5
                         14.3) Anayasa, resmî bir dine yer vermemekle birlikte, çoğunluk dininin mensuplarının inanç, ibadet
                         ve eğitim gibi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik resmî mekanizmalar öngörmüştür. Anayasa'nın 136 ncı
                         maddesi, Diyanet İşleri Başkanlığını “laiklik ilkesi doğrultusunda” özel kanununda gösterilen görevleri
                         yerine getirmek üzere, genel idare içinde yer alan bir anayasal kurum olarak tanımlamıştır. 6
                         14.4) Laikliğin  genel  tanımının  devletin  vatandaşlarıyla  olan  ilişkilerinde  inançlara  göre  ayrım
                         yapmaması, yönetimde ise vatandaşlarının mensubu olduğu dinler ve inançlar karşısında tarafsız olması
                         şeklinde  yapılması,  laiklik  ilkesinin  uygulanması  aşamasında  vatandaşlar  arasında  eşitliğin  ve
                         tarafsızlığın  hangi  ölçüde  sağlanabileceği  hususunda  tartışmalara  ve  herkes  tarafından  kabul
                         edilebilecek bir tanımlamanın yapılamamasına neden olmaktadır.
                         14.5) Bununla birlikte laiklik ilkesinin; devletlerin, vatandaşlarının mensubu olduğu din veya inançlar
                         ile birlikte, zamanın getirdiği toplumsal gereklikler ve bunlara bağlı olarak şekillenen siyasal tercihlere
                         göre yorumlanması/uygulanması, devletlerin lâiklik ilkesi anlayışlarını etkilemekte ve birbirlerinden
                         farklılaşmasına neden olmaktadır.
                         14.6) Anayasa Mahkemesi'nin, Kararın 12.5 no.lu paragrafında değinilen kararında; laiklik ilkesinin
                         uygulanmasına ilişkin olarak, “Türkiye'de lâiklik ilkesinin uygulanması, rejimleri değişik kimi batılı
                         ülkelerdeki  lâiklik  uygulamalarından  farklıdır.  Lâiklik  ilkesinin,  her  ülkenin  içinde  bulunduğu
                         koşullarla  her  dinin  özelliklerinden  esinlenmesi,  bu  koşullarla  özellikler  arasındaki  uyum  ya  da
                         uyumsuzlukların lâiklik anlayışına da yansıyarak değişik nitelikleri ve uygulamaları ortaya çıkarması
                         doğaldır.” tespitine yer vermiştir.
                         14.7) Laiklik ilkesinin kabul edildiği devlet sistemlerinin temelinde din, inanç ve ibadet hürriyetini tüm
                         yurttaşlara, aralarında ayrım gözetmeksizin eşit biçimde tanıyan ve taraf tutmayan bir anlayışın olması
                         esastır.
                         14.8) Bu bağlamda, din ve inanç hürriyeti, kamu düzenini bozmadığı ve başkalarının inanç ve ibadet
                         hürriyetini kısıtlamadığı sürece kişinin mensubu olduğu dinin gereklerini yerine getirmek için; ibadet
                         yerleri  açması,  ibadetlerini  özgürce  bireysel  veya  topluca  yerine getirmesi,  dini  eğitim  alması  vb.
                         taleplerinin din ve inanç hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi ve bu hakların güvence altına alınması
                         gerekmektedir.
                         15) Diğer  taraftan  şikâyet  konusu  mezkur  talebinin  mahiyeti  gereği,  konunun  azınlık  hakları
                         kapsamında da değerlendirilmesi gerekmektedir. Azınlık haklarının şekillenmesi konusunda günümüze
                         kadar oldukça uzun bir süreç izlenmiş, fakat bu süreç içinde bağlayıcı ve evrensel kabul gören bir
                         azınlık  tanımı  üzerinde  uzlaşıya  varılamamıştır.  Günümüzde en çok kabul gören  azınlık
                         tanımlaması  Birleşmiş  Milletler  Ayırımcılığın  Önlenmesi  ve  Azınlıkların  Korunması  Alt
                         Komisyonu  Özel  Raportörü  F.  tarafından  önerilmiş  olan  tanımdır.  Buna  göre  azınlık,  “Bir
                         devletin  geri  kalan  nüfusundan  sayısal  olarak  az  olup,  hakim  olmayan  durumda bulunan,  -bu
                         devletin uyruğu olan üyeleri - etnik, dinsel ve dilsel nitelikleri bakımından nüfusun geri kalan




                                                   11 / 19




                                                                                                 343


                                                                         YILLIK RAPOR 2015
   339   340   341   342   343   344   345   346   347   348   349