Page 171 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 171

2. GÜN





            Şimdi Avrupa’ya giden Türkler, Avrupa’daki Müslüman azınlıklar için de çok
            önemli bir yere sahip, şu anki sayı 6 milyonu aştı, sadece Türkler yok ora-
            da, Fas’tan gelenler, Tunus’tan gelenler, Cezayir’den gelenler ama Türkler,
            dünyaya bizi açtılar, buradan giden o çok sıradan insanlar, köylerinden, ka-
            sabalarından, biz onlar sayesinde Avrupa’da ne oluyor, ne bitiyor, onu gör-
            dük, hukuk devletini, belediyeyi, yeraltını vesaire. Bizim önce yarattığımız
            sonra unuttuğumuz mekanizmaları da ombudsmanlık da dâhil olmak üzere
            öğrenmeye çalıştık. Aynı zamanda bizden oraya değerler götürdüler; aile
            sevgisini, dayanışmayı. Bütün bunlar önemli değişim.

            Göç şöyle bir şey, göç; ne kötü ne iyi, göçü sizin bir biçimde yönetebilme-
            niz lazım, eğer iyi yönetirseniz iyi bir şeye evriliyor, zenginleşiyorsunuz, çe-
            şitleniyorsunuz,  Anayasa  Mahkemesi  Başkanım  hani  “dostum”  dememe
            de müsaade etsin kendisini yıllardır tanır ve çok taktir ederim, toplumsal
            hayatta çeşitlilik esastır diyor, o çeşitliliği getiren de budur. Göç ile birlikte
            hem sınırlar yıkılır hem de zihniyetteki sınırlar yıkılır. Çünkü hiç bilmediğiniz
            insanların yemeklerini görürsünüz, kıyafetlerini görürsünüz, davranışlarını
            görürsünüz, o da sizi görür, tek taraflı olmaz bu, birbirimizden öğreniriz.

            Şimdi biz hep “acı vatan” dedik yurtdışında olanlara, hep vatan hasreti çek-
            tiler, şimdi Suriyeliler ile ilgili olarak da konuşuyoruz “acaba dönerler mi dön-
            mezler mi?” Önemli örneklerimiz var, 1 yıllığına gitmişti Türkler Almanya’ya,
            o hiç sevmediğimiz, hep sıkıntı çektiğini düşündüğümüz, İslam’ın yeterince
            yaşanmadığını düşündüğümüz topraklardan bile dönemediler, kaldılar, 55
            senedir oradalar. İçlerinde politikacılar, sporcular, kültür adamları, esnaflar,
            her şey var, hayat başka türlü yürüyor. Almanların müthiş bir sözü var, di-
            yorlar ki, “Biz işçi istemiştik, onlar insan gönderdi bize!” Bu, sizin belirleyebi-
            leceğiniz süreçler değil, sosyal süreçler farklı çalışıyor ve bu sosyal süreçleri
            sizin bir biçimde yönetebilme gücünüzün de bir sınırı var, her şeyi siz yöne-
            temezsiniz, buna dikkat etmemiz lazım.

            Biz sürekli alandayız ve çalışmalar yapıyoruz; acaba ayrımcılık konusunda ne-
            dir bizim insanlarımızın durumu? İslamafobi konusunda nedir? Bununla ilgili
            bulgular var, küçümsenecek gibi değil. İslamafobi, şu an ne yazık ki Batı top-
            lumlarının bir gerçeği ve bu, tekrar ediyorum bu bir kültürel faşizm, kültürel
            bir ırkçılık, bununla hepimizin mücadele etmesi lazım. Ama bu mücadelenin
            mantıklı ve düzgün bir biçimde olabilmesi için önce kendi içimizde insan te-
            melli, hak temelli sistemleri önceleyecek gelişmeler sağlamamız lazım.
            En son neo-nazi cinayetleri oldu biliyorsunuz nelerin yaşandığını, ben aynı
            zamanda karikatür araştırmacısıyım, zaman zaman sergiler yapıyorum, ki-


                                                                       169
   166   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176