Page 236 - 2019 Yıllık Rapor web
P. 236
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
Bu konu başlıklarından en önemlilerinden birisi işsizlik ödeneğine ilişkin olandır. İlgili
mevzuat uyarınca işsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için prim ödemiş olma yanında,
iş sözleşmesinin de kendi kusuru olmaksızın sigortalının iradesi dışında sona ermiş veya
sigortalının haklı bir nedene dayalı olarak, yani objektif açıdan o işyerinde daha fazla
çalışmasının beklenemeyeceği olaylar neticesinde sigortalı tarafından sona erdirilmiş
olması şartı aranmaktadır. İşsizlik Sigortası Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin
102 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi ile kabul edilen dokuz sosyal sigorta dalından
birisidir. Ülkemizin de taraf olduğu 102 sayılı ILO sözleşmesi, sözleşmeye imza atan
ülkelerin, iş kazası ve meslek hastalığı, sakatlık, yaşlılık, ölüm veya işsizlik sigortası
risklerinden en az birinin yer aldığı sigortacılık sistemini şart koşmaktadır. 1948
tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 25 inci maddesinde
ise; “Herkes işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki
koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir” ifadesine yer
verilmiştir. 1950 tarihli Avrupa Sosyal Şartının 12 nci maddesinde, taraf ülkeler,
sosyal güvenlik sistemlerini 102 sayılı ILO sözleşmesinin getirdiği düzeyden daha
düşük düzeyde tutmamakla yükümlü tutulmuştur. Bütün bu uluslararası düzenlemeler
işsizlik sigortasının kurulmasının ve düzgün işlemesinin önemini ortaya koymaktadır.
Özellikle işçi ile işveren arasındaki iş akdinin feshi ve bildirimi konusundaki ihtilafların
yargı organlarınca incelendiği süreç içerisinde, yargı kararının beklenmesi işçilerin
mağduriyetine yol açmaktadır. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun temel ilkeleri
ve gerekçeleri incelendiğinde, işsizlik gibi muhtemel rizikolarda işçinin korunmasının
amaçladığı, işsizlik sigortasının temel dinamiğinin, işçilerin çalışırken ödediği primlerin
gelecekte işsiz kalabileceği durumlarda kendilerine geri ödenerek maddi güvenliğini
sağlamak olduğu, bu ödemeleri zamanında yapmasının işçilerin hayatlarını ikame
etmeleri için en önemli unsur olduğu görülmektedir. Özellikle çalışma ilişkisinin nasıl
sona erdiği hususuna ilişkin ihtilaf bulunan durumlarda, işsizlik ödeneği haksahipliğinin
tespitinin yargılama sonuna bırakılması, Anayasanın 2 nci maddesinde belirlenen “sosyal
hukuk devleti” anlayışına ve iş hukuku ve bağlı yasa, yönetmelikler ile kabul edilen işçiyi
koruma düşüncesine ve iktisadi yönden zayıf olan işçilerin yasalarla korunması ilkesinin
uzantısı olan işçi lehine yorum metoduna aykırılık teşkil etmektedir. Bu kapsamda
doktrinde öne sürülen sistem önerileri ve yabancı ülke uygulamaları dikkate alınarak,
konunun etki analizi ve aktüeryal denge faktörlerinin araştırılarak sistemin yapısına da
zarar vermeyecek bir yöntem belirlenmesi ve buna ilişkin gerekli mevzuat altyapısının
hazırlanması büyük önem arz etmektedir. Diğer bir deyişle idarenin yaşanabilecek
muhtemel mağduriyetlerin önüne geçecek bir mekanizma geliştirerek işten çıkış ve
kesinleşmiş mahkeme kararı arasındaki süre için işsiz sigortalının karşılaşabileceği riskleri
ortadan kaldırması gerektiği, akabinde bu süre içinde aldığı önlemlerin mahkeme kararı
sonucuna göre haksız çıkan tarafa rücu edilebileceği bir sistemin hakkaniyet açısından
yaşanabilecek sorunları ortadan kaldıracağı değerlendirilmektedir.
2019 YILLIK RAPOR 235