Page 232 - 2022-Yillik-Rapor-web
P. 232

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU




               Gerek ulusal ve gerekse uluslararası düzenlemelerde güvence altına alınan çalışma hakkı,
               diğer temel hak ve özgürlükler gibi ancak belirli şartlarla sınırlandırılabilmekte, bu
               hakkın kullanımı belirli yükümlülükleri (ödevleri) de beraberinde getirebilmektedir.
               Yabancılar ve kamu görevlileri gibi kesimler açısından belirli sınırlandırmalara tabi
               tutulan çalışma hakkının kullanımı belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine de
               bağlanabilmektedir. Bu hak, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
               gibi uluslararası örgütler tarafından özel düzenlemelere konu edilmiş, bu konuda
               taraf ülkelere yükümlülükler de getirilmiştir. Çalışma hakkı, Anayasalarda sosyal ve
               ekonomik haklar kısmında ele alınırken pozitif statü hakları içerisinde değerlendirilmiş
               ve devletten birtakım taleplerde bulunmaya hak tanıdığı için devlete ödev ve
               mükellefiyetler yüklemiştir.

               Çalışma hayatı alanında Kurumumuza yapılan şikâyet başvurularının ağırlıklı olarak;
               işçi alacaklarının ödenmesi (tazminat, bayram ve hafta sonu ücretleri vb.), kısa çalışma
               ödeneği,  işsizlik ödeneği, nakdi ücret desteği konularında olduğu tespit edilmiştir.
               7.4.2.1 İşçilik Alacakları

               Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkı temel insan haklarındandır. Birleşmiş
               Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23’üncü maddesinde her şahsın
               çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, âdil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten
               korunmaya hakkı olduğu, herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit çalışma karşılığında
               eşit ücret hakkına sahip olduğu ve çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık
               haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla
               da tamamlanan âdil ve elverişli bir ücrete hakkı olduğu belirtilmiştir.

               Kıdem tazminatı işçinin çeşitli sebeplerle işyerinden ayrılırken işveren tarafından İş
               Kanunu gereğince işçiye vermiş olduğu bir tazminat şekli olup kendi isteğiyle işten
               ayrılan işçinin kıdem tazminatına hak kazanamayacağı doktrin ve Yargıtay tarafından
               benimsenmiş bir uygulamadır. Yasal dayanağını ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120’nci
               maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’üncü
               maddesi oluşturmaktadır. 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’üncü maddesi uyarınca kıdem
               tazminatının talep edilebilmesi için iki şartın gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan ilki iş
               sözleşmesinin işçinin işe başladığı tarihten itibaren en az bir yıl devam etmiş olması,
               ikincisi ise sözleşmenin kanunda belirtilen fesih hallerine dayalı olarak veya işçinin
               ölümü ile sona ermesidir.
               Kıdem tazminatını konu alan başvuruda, başvuran vekili, müvekkilinin tüm hizmet
               süresinin 15 yılı geçmesi nedeniyle 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14/5. maddesine göre
               kıdem  tazminatına  hak  kazandığını,  bununla  birlikte  kıdem  tazminatı  ve  iş  sonu
               tazminatının ödenmediğini belirterek müvekkilinin geçen çalışma sürelerine ilişkin
               tazminatının ödenmesini talep etmektedir. Başvuranın 4/1-(a) sigortalısı olarak çalıştığı
               işinden ayrıldığı 05.09.2021 tarihi itibarıyla 506 sayılı Kanun’da yer alan aylığa hak
               kazanma koşullarının; 20 yıllık sigortalılık süresi, 55 yaş, 5975 prim günü ya da 15 yıllık



                                                                        2022 YILLIK RAPOR  231
   227   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237