Page 495 - 2017-yıllık-rapor-SON-PDF
P. 495
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
Öncelikle başvurana ait kişisel verinin (suç kaydının) gerek doktrin ve gerekse
yargı içtihatları kapsamında ve bunun yanında tarafı olduğumuz AİHS ve AİHM
içtihatları kapsamında özel hayatın gizliliği kapsamında kabul edildiğine kuşku
bulunmamaktadır. Bireyler özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip
bulunmakla beraber ve söz konusu hak bireyin en temel haklarından biri olarak
Anayasanın 20 inci maddesi ile de teminat altına alınmaktadır.
Bilindiği üzere, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak
hususlar Anayasanın 13 üncü maddesiyle hüküm altına alınmaktadır. Bu hüküm
doğrultusunda, temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu kapsamda, özel hayatın gizliliği hakkının, Anayasanın 20 nci
maddesinde öngörülen istisnai nedenlerden “kamu düzeni” gibi meşru bir amaçla
sınırlandırılması mümkün olsa da, AİHS’in “Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı’’
başlıklı 8 inci maddesinin 2 inci fıkrasında, söz konusu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesinin, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik
bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak
ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu
olabileceğinin hüküm altına alındığının dikkate alınması zorunluluk teşkil etmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri
Kanununun ek 7 nci maddesinin yedinci fıkrasında, elde edilen kayıtların, birinci fıkrada
belirtilen amaçlar dışında kullanılamayacağı; elde edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında
ve korunmasında gizlilik ilkesinin geçerli olacağı; bu fıkra hükümlerine aykırı hareket
edenler hakkında, Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılacağı hükme
bağlanmış olsa da, kişisel verilerin korunması bakımından gerek Anayasanın anılan
maddeleri ve gerekse de AİHS’in 8 inci maddesinin 2 inci fıkrası uyarınca kişisel
verilerin işlenmesi hususunda teminat altına alınan usul ve esasları tam anlamıyla
karşılamadığı kaçınılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Zira kayıt altına alınan
bilgilerin, hangi koşullarda, ne şekilde tutulacağı, ne kadar süreyle saklanacağı, bu hususta
görevli ve yetkili birimlerin hangileri olduğu ile iptal edilmelerine ilişkin usule, anılan
kanun hükümlerinde yer verilmemiştir.
Bir başka deyişle, anılan hüküm Anayasanın 13 üncü ve 20 inci maddesinde, temel
hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği ve
temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği şeklinde tezahür eden
kanunilik ilkesinin tamamlayıcı ilkelerinden olan belirlilik, öngörülebilirlik ilkelerini
teminat altına alma niteliğine haiz bulunmamaktadır. Kaldı ki, kanun ile öngörülen
ve meşru amaçlarla yapılan sınırlandırmaların dahi hakkın özünü zedelememesi
gerekmektedir. Bu noktada, bireysel menfaat ile kamu menfaati arasındaki dengenin
2017 YILLIK RAPOR 495