Page 354 - kdk_yillik_rapor2018
P. 354

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU



               tutuklama mekânlarında” yoğunlaşan hak ihlali iddialarının, günümüzde münferit
               seviyeye, -olayın tabiatı gereği her ülkede görülebilecek düzeye- indiği görülmektedir.
               Bu başarının  temininde şüphesiz, 2000’li yılların başlangıcından itibaren günümüze
               kadar kararlılıkla uygulanan, “işkenceye karşı sıfır müsamaha - tolerans” politikası
               çerçevesinde işkence ve kötü muamele yasağının 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda
               tanımlanan bir suç türü olarak düzenlenmesi, bunun soruşturulması noktasında, 4483
               sayılı  Memurlar  ve  Diğer  Kamu  Görevlilerinin  Yargılanması  Hakkında  Kanunun
               öngördüğü “amirden izin alma” yükümlüğünün kaldırılması, kanun adamlarının bilinç
               düzeyinin artırılması gibi etkili tedbirler, yasal düzenleme ve idari iyileştirme adımları
               rol oynamıştır.
               Kolluk merkezlerinde yürütülen iş ve işlemlerden kaynaklanan ihlallere polis merkezleri
               açısından bakıldığında; 01/10/1998 tarihli ve 23480 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
               yürürlüğe giren  Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma  Yönetmeliği (01/062005
               tarihli ve 25832 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren yeni Yönetmelik
               ile mülga) hükümleri, devamında Avrupa Birliği veya ikili ülke projeleri ile uygulamaya
               konulan  ifade  alma  teknikleri,  ifade  alma  odalarının  standartları, sağlık kontrolü,
               avukatla görüşme, yakınlarına haber verme, Cumhuriyet Savcısına haber verme
               yükümlülüğü, kamera kaydı vs. etkili önlemler sayesinde, polis merkezlerindeki işkence
               ve kötü muamele örneklerinin sonlandırılabilmesi mümkün olmuştur. Bununla birlikte
               polis  merkezlerinde yürütülen  iş ve işlemlerin yakından  izlenmesi  ve denetlenmesi
               hususunun gerekliliğini de hala koruduğu değerlendirilmektedir.
               Devlet organları ve kurumlarının uygulamada kolaylık sağladığı için sıklıkla başvurduğu
               kamu düzeni ve güvenliğini esas alan genel düzenlemeler, zaman zaman temel hak
               ve özgürlükler üzerinde sınırlandırıcı bir etki doğurabilmektedir.  Temel hak ve
               özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi için bu özgürlüklerin sadece yasal zeminde
               tanınmasının yeterli olmadığı, karar alıcı ve uygulayıcı düzeydeki kamu görevlilerince
               insan haklarına saygı, demokratik toplum anlayışı ve özgürlüklere olan bağlılık
               gözetilerek uygulanması gerektiği açıktır. Nitekim kamu otoritesi ve bu yetkileri
               kullanan organların faaliyetlerini hukuka uygun surette icra etmeleri esastır.
               Devletin önleyici temeldeki tüm gayretlerine ve alınan tedbirlere rağmen insan hakkı
               ihlali söz konusu ise bu durumda idare, devletin bu ihlalin sonuçlarını mümkün olan
               azami ölçüde ortadan kaldırmaya yönelik yükümlülüğü doğrultusunda etkili adli
               ve idari soruşturmalar yürütmek suretiyle insan haklarının korunmasını sağlamakla
               mükelleftir.

               Bu çerçevede Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bünyesinde kabul edilmiş olunan
               çok sayıda sözleşme ve diğer bağlayıcı belgeler, temel hak ve özgürlükler alanında tesis
               olunan  güvenceleri  korumak  ve  geliştirmek  hususunda  taraf  devletlere  sorumluluk
               yüklemektedir. Bu itibarla söz konusu sözleşmelerin her birisi, cezasızlık ile mücadelede
               etkili bir araç olarak yorumlanabilecektir.




                                                                        2018 YILLIK RAPOR  353
   349   350   351   352   353   354   355   356   357   358   359