Page 356 - kdk_yillik_rapor2018
P. 356
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
ile etkisiz hale getirilmesi yanı sıra, polis merkezine getirilmek sureti ile özgürlüklerinden
mahrum bırakılması durumu olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda ilgili mevzuat
hükmü olan 2559 sayılı Kanuna bakıldığında, polis, bir suç veya kabahatin işlenmesini
önlemek amacı ile kişileri ve araçları durdurabilecek, durdurduğu kişiye durdurma
sebebini bildirecek ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilecek, kimliğini veya
bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilecek, kendisinin polis
olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilecek, ancak
kimlik belgesinin bulunmaması, açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe
aykırı beyanda bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyen kişiyi tutarak durumdan
derhal Cumhuriyet savcısını haberdar edecektir. Diğer ifadeyle 2559 sayılı Kanunun 13
üncü maddesi hükmü zımnında tedrici olarak tedbir alacaktır Ancak olayda polisin bu
yetkisini aşarak avukat kişiyi yakalaması ve polis merkezine götürmesi, yasal yetkisini
aşması anlamına gelmektedir. Bu da 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
“Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı 19 uncu maddesinde kayıtlanan kişi hürriyeti ve
güvenliğinin, hukuka aykırı şekilde sınırlanması sonucuna yol açmaktadır.
Somut olay etkili başvuru hakkı – cezasızlık ile mücadele kapsamında irdelendiğinde;
polis memurları hakkında ön inceleme başlatıldığı, ön inceleme raporunda şikâyetçi
ve şikâyet edilen polis memurları dışında ifadesine başvurulan kişi olmadığının
görüldüğü, oysa olayın geçtiği eğlence mekânı ve burada yaşananlar göz önünde
bulundurulduğunda, tarafların iddialarının doğruluğunu teyit edecek çok sayıda görgü
tanığının bulunduğu, bu kişilerin görüşlerine başvurulmamasının ciddi bir eksiklik
olduğu, yanı sıra, eğlence mekânına ait kamera görüntülerinin de incelenmediğinin
görüldüğü, son olarak başvurucunun polis merkezinde kamera kaydının yapılmadığı
avukat görüşme odasına alındığı ve burada işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı
yönündeki iddialarının doğru olup olmadığı hususunda da bir tetkikatın yapılmadığı
anlaşılmıştır. Bu kapsamda, ön incelemecinin, taraflardan birisinin yani şikâyette
bulunulan polis memurlarının beyanlarını esas aldığı ve adli ve idari yönden bir
soruşturma yapılmasına gerek olmadığı yönünde karar verdiği görülmektedir. Netice
olarak, işkence ve kötü muamele yasağı ve kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlali gibi
bu denli ciddi bir iddia hakkında karar verecek makamların, tarafların beyanlarından
sadece polis memurlarınkine dayanarak hüküm vermesinin; şikâyette bulunan kişiler
açısından etkili başvuru yollarının engellenmesi anlamına geldiği değerlendirilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle, bu tarihten itibaren yaşanacak olaylarda, aleyhlerinde şikâyette
bulunulan kolluk mensupları hakkında 7068 sayılı ve 657 sayılı kanunlar ile diğer
mevzuat hükümleri kapsamında disiplin soruşturması açılması ve 4483 sayılı Memurlar
ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre adli
soruşturma izni verilmesi sürecinde gerçekleştirilen “ön incelemelerin”, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin esas aldığı bağımsızlık, yeterlik, ivedilik ile kamu denetimi
ve mağdurun sürece katılması gibi ilkelere uygun şekilde yürütülmesi amacı ile 81
il valiliğine talimatta bulunulması ve Bakanlıklarınca düzenli olarak gerçekleştirilen,
2018 YILLIK RAPOR 355