Page 238 - KDK-2016-YILLIK-RAPORU
P. 238

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU



               gerektiğini ileri sürer. Rawls’a göre hakkaniyet olarak adalet kuramı, aslında adil bir
               toplumu oluşturan şeylerin doğasını yakalayıp kavrayacak genel ilkeler ileri süren bir
               etik anlayışıdır. 79

               Yine etik anlayışı çerçevesinde, Edis’e göre “hakkaniyet ve adalet kavramları birbiriyle
               eş anlamlı olarak kullanılsa da iki kavram arasında belirsiz de olsa bir fark vardır; adalet
               doğrudan doğruya kurallara, ilkelere hâkim olması gereken en yüksek temel ve moral
               düşünceyi ifade ederek herkesin kendi durumuna ve davranışına uygun imkânlar elde
               etmesini veya herkesin kendi tutumuna uygun tepkiler görmesini emrederken; buna
               karşılık hakkaniyet hukuk kurallarının esnek veya eksik bırakıldığı hallerde etkisini
               gösteren ve belli somut olayların özelliklerine uygun kararlar verilmesini emreden
               kurallar bütünü olarak somut olayların özelliklerine uyan çözüm biçimlerine ilişkin
               en yüksek moral temeldir.” Ancak Edis’e göre alan bakımından farklı bu iki kavram
               birbirinden bağımsız olmayıp hakkaniyet adalete sıkı sıkıya bağlı bir kavramdır. 80

               Diğer bir ifadeyle, hukukun üstünlüğü gibi hakkaniyet de hukuki bir ideal olarak
               kabul edilmekte ve belli koşullarda somut olaylara uygulanarak adaleti sağlama
               pratiği olarak hukukun üstünlüğü ideali ile de tutarsız olmadığı ifade edilmektedir.
               Bu çerçevede hakkaniyetin, pozitif hukuk ile adalet sağlanamadığında adaletin
                                           81
               tesisini sağlayan bir ilke olduğu,  böylece var olan boşlukları doldurarak, mevzuattaki
               çakışmaları ayarlayarak ve bazı davalarda kuralın uygulanması ile ortaya çıkan tahmin
               edilemeyen  haksız  sonuçları bertaraf  ederek  mevzuatın  genelliğinden  kaynaklı
               sıkıntıları giderebileceği ve hatta somut olayın gereklerine göre bir terzi gibi pozitif
               hukuka biçim verebileceği ortaya konulmaktadır. 82
               Diğer bir açıdan ise bir kuralın adalete uygunluğu ile pozitif hukuk kurallarına dayanan
                                                                                  83
               mahkeme kararının adalete uygunluğu arasında fark olduğundan hareketle,  genel
               ve soyut hukuk kuralının ferdi ve özel durumlara uygulanmasının bazı hallerde büyük
                                                                                                237
               haksızlıklara ve zararlara neden olabileceğinden böyle hallerde nasafet esasının göz
               önünde tutulması gerektiği ortaya konulmaktadır.
               Görüldüğü üzere hakkaniyet belli amaçlara mahsus, özel durumlara uygulanan, “ad hoc”
               bir uygulama olarak ele alınmaktadır. İşte bu noktada, yani pozitif hukuk ile adaletin
                                                                                84
               sağlanamadığı somut bir olayda hem bu somut olayın iyi kavranması,  hem de
               79
                 Talip Kabadayı “ ‘Hakkaniyet’ Adaletin Temelidir” Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
               Dergisi, Sayı 15, 2013, s. 52
               80
                 Seyfullah Edis, Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, Ankara, 1993, s. 217-218
               81  Lawrence B. Solum, “Equity and the Rule of Law”, Nomos, Vol. 36, 1994, s. 120-123
               82  A.g.e, s. 124
               83
                 Güriz, “Adalet Kavramı”, s. 17
               84
                 Solum, “Equity and the Rule of Law”, s. 126

                                                                          YILLIK RAPOR 2016
   233   234   235   236   237   238   239   240   241   242   243