Page 73 - uluslararsi-ombudsmanlik-sempozyumu-2017
P. 73

2. GÜN





            Özellikle bizim sivil toplum örgütlerimizin ortaya koyduğu süreç bambaşka
            bir hikayedir yani bunun burada altını çizmek isterim. Birçok kez yatağım-
            dan kaldırılarak “biz Suriye tarafına tır ile malzeme geçirmek istiyoruz, vali-
            liğe gittik ve bize yardımcı olur musunuz” diyen ve ifade etmek isterim ki o
            telefonda heyecanını, sevgisini kelimeleriyle beraber yansıtan, kimi zaman
            Edirne’den kimi zaman Kars’tan gelmiş, sanki doldurduğu tırlar içerisinde
            dünyanın sevgisini ve ihtiyaç duyduğu barışı yaşatıyor anlayışında olan o in-
            sanların sözleri. Hele sivil toplum örgütleri… Sanki kendi evlatlarını kucak-
            lıyorlar, sanki her sabah o evlatlarına kahvaltı veriyorlar, sanki “günaydın”
            derken, “hayırlı sabahlar” derken, “haydi bakalım” derken o kendi eşine,
            kendi annesine, kendi babasına davranıyor. Bunu ancak yaşarsak anlaya-
            biliriz, bunu ancak o insanları o kampta gördüğümüz zaman anlayabiliriz.

            Ben bu ülkenin bir ferdiyim ve ay yıldızlı bayrak altında yaşamaktan büyük
            bir onur duyuyorum ama şunu çok net bir şekilde sizlere söylemek isterim.
            Ay yıldızlı bayrak altında yaşadığımdan onur duyduğum çok gün olmuştur
            ama bunlardan en önemlisi ve bence birincisi şudur ki, Osmaniye’deki kam-
            pa gittiğim gün bir bayram namazı, onlarla birlikte bayram namazını kılmak,
            bayramlaşmak ve beraber olduğumda onların gözlerini ve gönüllerini oku-
            dum. Biz emin bir ülkede durmanın, kendilerine dost, kendilerine şefkat,
            tam  400  yıl  aynı  sancak  altında  birlikte  aynı  kıbleye  yönelmenin,  birlikte
            cenazeleri şu omuzlarında taşımanın, aynı toylarda, aynı düğünlerde halay
            çekmenin eminliğinde olan ama bir taraftan da gözü vatanında olan, özgür-
            lüğünde olan, hürriyetinde olan o insanların bulunduğu o kampta dalgala-
            nan ay yıldızlı bayrak beni bu ülkenin en onurlu ve başı göğe değecek kadar
            gururlu bir ferdi haline getirmiştir. Bu önemli bir şeydir!

            Bir göç dalgasıyla karşılaştığınızda devlet olarak temelde iki şekilde davra-
            nabiliriz: Çok basittir; ya kapımızı kapatırız veya açarsanız. Anadolu medeni-
            yeti, tarihi boyunca birinci tercihi, biraz önce anlattığım örneklerde olduğu
            gibi Musevilerden başlayıp Osmanlı-Rus Savaşından sonra yaşananlarda ol-
            duğu gibi asla kullanmamıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye krizinde oluşan
            göç dalgasında verdiği tepki aslında yeni bir yaklaşım değildir.
            Ülkemizde kitlesel akımla gelen Suriyelilere sağlanan koruma uluslararası
            literatüre göre “geçici korumadır.” Türkiye’nin göç ve mülteci politikası
            bu bağlamda üç ana temele davranmaktadır. Birincisi, açık kapı politikası-
            dır. İkincisi, geri göndermeme ilkesidir. Üçüncüsü, gelen kişilerin temel ve
            acil ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Yani kapımıza gelmiş insanları geri çevir-
            memek, onları zulüm ve ölüm tehlikesi geçmeden geldikleri yere gönder-


                                                                         71
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78